ÖZET

Makalemizde, patentle ilgili genel olarak yanlış bilinen kabullenmeler üzerinde durularak patentten doğan hakların daha iyi anlaşılması amaçlanmıştır.

Anahtar Kelimeler: Patent, Tescil, Koruma, Serbest Üretim Raporlaması, PCT Başvurusu, Fikri Mülkiyet.

GİRİŞ

Fikri mülkiyet denince aklımıza, kişilerin ve kuruluşların sahip oldukları patentler, ticari markalar, tescilli tasarımlar, telif hakkı, ticari sırlar vb. gelmektedir. Fikri mülkiyet hukuku ise fikir ve sanat eserleri üzerindeki haklar ile sınai (sanayiyle ilgili) hakları, bunların kapsamını ve korumasını düzenleyen bir genel kavramdır. Her ülke kendi fikri mülkiyet hukukunu kendi belirlemektedir. Dünyada Amerika ve Avrupa patent sistemi olmak üzere, temel alınan iki sistem mevcuttur. 10 Ocak 2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'yla Türkiye'deki patent sisteminin Avrupa sistemine daha yakın hale getirilmeye çalışıldığı anlaşılmaktadır.

Patent sistemlerinin temel amaçları arasında; teknolojik bilginin gizli kalması önlenerek teknolojinin yaygınlaşmasının ve gelişmesinin sağlanması, 20 yıllık geçici koruma hakkı tanınarak buluş sahibine buluşunu ticarileştirebilmesi ve ondan kazanç elde edebilmesi için yeterli önceliğin verilmesi, taklit ve ihlallerin önüne geçilerek haksız rekabetin önlenmesi, tekerleğin yeniden icat edilmesinin önüne geçilerek emeğin ve zamanın teknolojiyi hep bir adım daha ileriye taşıyacak şekilde kullanılmasının sağlanması yer almaktadır. Ancak fikri mülkiyet ile ilgili kavramlar ve haklar ülkemizde yeterince bilinmemektedir. Bu konudaki eğitimlere eğitim sistemimiz içerisinde yer verilmediğinden kişiler ve firmalar yalnızca kulaktan dolma bilgilere sahip olarak hareket etmekte, doğal olarak çevresini de yanlış yönlendirmektedir. Ülkemizdeki teknoloji üreten firmaların AR-GE merkezlerinde çalışan personelin çoğunun fikri mülkiyet kavramlarını ve sahip oldukları fikri mülkiyet haklarını yeterince bilmemeleri veya yanlış bilmeleri yüzenden çok sık hak kaybı yaşamaları söz konusu olmaktadır.

I. PATENTİN DÜNYA ÇAPINDA KORUMA SAĞLADIĞI YANILGISI

Kişilerin ve firmaların buluş fikirleri için patent başvurusunda bulunmalarının sebebi, söz konusu 20 yıllık korumayı elde etmek ve bu süre içerisinde gerekli korumayı sağlayarak buluş üzerindeki tekellikleri sayesinde buluştan maksimum kazanç sağlamaktır. Korumadan kasıt başvuru sahibinin izni olmadan ürünün üretilmesinin, satılmasının, ithalatının ve ihracatının yasak olması, bunların yasalarla korunmasıdır. Mevcut yasalara muhalif hareket edilmediği taktirde kişilere ve firmalara yaptırımlar uygulanmaktadır.

Yeterince bilgi sahibi olmayan kişiler, patent başvurusunda bulunulduğunda patentinin kendisine dünya çapında koruma sağlayacağı yanılgısına düşmektedir. Patent ile korunan teknoloji, artık kamuya açık bir bilgi (tekniğin bilinen durumu) olduğundan dünyanın herhangi bir yerinde aynı konu üzerine yeniden patent alınması mümkün değildir. Her ne kadar alınan patent, dünyanın başka bir yerinde bu konuda yeniden patent alınmasını engellese de dünyanın başka bir yerinde söz konusu patente konu olan ürünün üretilmesini ve ticaretini engellememektedir. Bu sebeple kişilerin ve firmaların, stratejik planlar yaparak müşterilerinin veya rakiplerinin olduğu ülkelerde de koruma sahibi olabilmesi için ülkesel geçişle ilgili haklarını (sözleşmeler, kritik süreler) yeterince bilmeleri veya danışmanlık aldığı firmalar tarafından doğru yönlendirilmeleri son derece önem arz etmektedir. Başvuruyla birlikte doğan 12 aylık rüçhan süresi içerisinde ilk başvuru tarihini rüçhan (öncelik) olarak göstererek ülkesel geçiş yapmak mümkündür. Aynı şekilde 12 aylık süre bitmeden yapılacak PCT (Patent Cooperation Treaty – Patent İşbirliği Sözleşmesi) başvurusuyla söz konusu PCT sözleşmesine üye ülkelerde rüçhan dokümanın başvuru tarihinden itibaren 30 aya kadar (bazı ülkelerde daha fazla; Kanada için 42. aya kadar) ülkesel geçiş yapmak mümkün olmaktadır.

II. PATENT ALINAN HER ÜRÜNÜN ÜRETİLEBİLECEĞİ YANILGISI

Şirketlerin patent alma sebebinin temelinde söz konusu ürünü üretmek yatmaktadır. Ancak bilindiğinin aksine patent alınması buluş konusu ürünün üretilebilir olduğu anlamına gelmemektedir. Ürünün özünü teşkil etmese de ürünün bir kısmını teşkil eden tekniğin, henüz koruma süreleri sona ermemiş olan bir buluşa ait olması, buluş konusu ürünün üretilebilirliği önünde engeldir. Koruma süresi devam eden bir buluşun herhangi bir şekilde izinsiz kullanılması durumunda patent sahibinin, hak ihlali yapan kişi veya kurumu mahkemeye verme hakkı doğmaktadır. Bu sebeple patent alınmış olsa dahi üretime başlamadan önce üretim serbestliği analizlerinin yapılması oldukça önemlidir. Üretim serbestliği analizleri ve raporlanması yapılmadan üretime geçildiğinde ihlaller söz konusu olabileceğinden patent ihlali yapan kuruma veya kişiye patent sahibinin dava açma hakkı doğmaktadır.

III. PCT BAŞVURUSUYLA HER ÜYE ÜLKEDE PATENT HAKKI ELDE EDİLDİĞİ YANILGISI

PCT, bir buluşun birden fazla ülkede korunması istendiği taktirde bunu kolaylaştırmak ve ekonomik hale getirmek amacıyla üye ülkelerin aralarında yapmış olduğu bir anlaşmadır. Söz konusu PCT başvurusunun ilk başvuru tarihinden itibaren 12 ay içerisinde yapılması gerekmektedir. PCT başvurusunda bulunulmasıyla başvuru sahibi ilk başvuru tarihinden (rüçhan) itibaren 30 ay içinde üye ülkelerin (152 ülke) her birine patent başvurusunda bulunma hakkı elde etmektedir. Bu süre her ülkenin mevzuatına göre değişiklik gösterebilmekte olup, Türkiye için 33 aya, Kanada için ise 42 aya kadar uzamaktadır. PCT başvurusu sayesinde başvuru sahibi, her ülkede ayrı ayrı araştırma raporu ve inceleme raporu hazırlatmak zorunda kalmayacağı için ekonomik olarak büyük bir tasarruf sağlamaktadır. Patentle ilgili genel yanılgılardan biri de PCT konusunda yaşanmaktadır. PCT başvurusu yapmış olmanın üye ülkelerin her birinde patent hakkı elde edilmesi anlamına geldiği düşünülmektedir. Oysa böyle bir şey söz konusu olmayıp yalnızca tanınan bu süre içerisinde üye ülkelerden her birine patent başvurusunda bulunma hakkı kazanılması anlamına gelmektedir. Yani PCT başvurusunda bulunulduğunda ilk başvuru tarihinden itibaren 30 aylık süre içerisinde istenilen her ülkeye ayrı ayrı başvuruda bulunulması gerekecektir. PCT, ülkesel geçiş için sürenin uzatılmasını sağlamakla beraber her ülke ofisinde ayrı ayrı araştırma raporu ve inceleme raporu hazırlanması gereğini ortadan kaldırdığı için başvuru sahibine ekonomik olarak büyük bir tasarruf sağlamaktadır.

IV. TESCİL EDİLDİĞİNDE TÜM KORUMANIN DEVLET ORGANLARI YA DA YETKİLİ BİR OTORİTE TARAFINDAN SAĞLANACAĞI YANILGISI

Toplumumuzda patent başvurusu tescille sonuçlandığında tüm korumanın devlet organları ya da yetkili bir otorite tarafından sağlandığı yanılgısı hakimdir. Oysa korumanın sağlanması için hak sahibinin ihlal olan durumların varlığını tespit etmesi ve tespitleri doğrultusunda yetkili mercilere (hukuksal uygulamalara) şikayette bulunması, dava vb. yollara başvurması gerekmektedir. Aksi taktirde tescilin getirdiği koruma yalnızca kağıt üstünde kalarak çoğu zaman hak sahibinin maddi ve manevi zararına sebep olan hak ihlallerine yol açacaktır.

V. FİKRİMİZİN DAHA ÖNCE KİMSE TARAFINDAN DÜŞÜNÜLMEDİĞİ YANILGISI

Buluş fikrimizin daha önce kimse tarafından düşünülemeyecek kadar farklı olduğunu varsaymak genel yanılgılardan bir tanesidir. Oysa dünyada yedi buçuk milyar insan olduğu düşünüldüğünde bir fikrin başka biri tarafından daha önce düşünülmüş olma ihtimali oldukça yüksektir. Bu sebeple patent veya faydalı model başvurusundan önce ön araştırma yapılarak dünya literatürlerinin taranması oldukça önemlidir. Bu noktada patent sistemlerinin tam olarak hedefledikleri; veritabanları sayesinde tekerleğin yeniden icat edilmesinin önüne geçerek emeğin ve zamanın teknolojiyi hep bir adım daha ileri taşıyacak şekilde kullanılmasını sağlamaktır.

VI. YAZILIMLARIN VE MATEMATİKSEL YÖNTEMLERİN KORUNABİLCEĞİ YANILGISI

6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun 82. maddesinin birinci fıkrasında patentlenebilirlik kriterlerinden bahsedilirken ikinci fıkrasında nelerin patentlenebilirliğin dışında kaldığı konusuna değinilmektedir. Buna göre; keşifler, bilimsel teoriler, matematiksel yöntemler, zihni faaliyetler, bilgisayar programları, estetik niteliği bulunan mahsuller, bilginin sunumu vb. unsurlar patentlenebilirliğin dışında kalmaktadır. Ancak söz konusu unsurlar kullanılarak geliştirilen cihazlar için patent alınabilmektedir. Örneğin, bölme işlemi için geliştirilen matematiksel bir yönteme patent alınamazken bahsedilen yöntem kullanılarak geliştirilen bir hesap makinesine -söz konusu hesap makinesinin tekniğin bilinen durumundaki hesap makinelerine göre daha hızlı işlem vb. teknik avantajlar sağlaması yani teknik bir probleme çözüm getirmesi durumunda- patent alınabilmektedir. Aynı şekilde geliştirilen bir yazılım (bilgisayara programı) için patent alınamazken (telif hakkı altında korunabilmektedir) söz konusu yazılım bir cihazla birlikte patent koruması alabilmektedir. Burada dikkate alınan kriter, teknik bir etkinin ortaya çıkarılıyor olmasıdır. Bu tarz patent dosyasında yazılımın kendisinden ziyade söz konusu yazılımın kullanıldığı sistemin elemanları ve bunlar arasında oluşturulan etkileşim korunmaktadır.

VII. YENİ OLAN HERŞEYİN PATENTLENEBİLECEĞİ YANILGISI

Patentlenebilirlik için buluş fikrinin yeni olması yetmemekte buluş basmağı kriteri aranmaktadır. Buluş basamağı kriteri sayesinde yeni olan ancak aslında tekniğin bilinen durumundan çok da farklı olmayan buluşların patentle korunmasının önüne geçilmektedir. Buluş basamağı kriterinde, teknik probleme getirilen bir çözümün yanı sıra söz konusu çözümün şaşırtıcı bir etkiye sahip olması yani tekniğin bilinen durumundan yola çıkan alanda uzman kişinin var olan bilgilerden yola çıkarak ulaşamayacağı bir sonuç ortaya konması beklenmektedir. Yeni olan ancak buluş basamağı içermeyen fikirler faydalı model belgesi ile korunabilmektedir.

VIII. YALNIZCA DÜNYADA BÜYÜK YANKI GETİRECEK DERECEDE BÜYÜK BİR BULUŞUN PATENTE KONU OLABİLECEĞİ YANILGISI

Sanılanın aksine bir fikrin buluş olabilmesi için dünyayı yerinden oynatmasına, çığır açacak bir icat olmasına gerek yoktur. Buluşun yalnızca tekniğin bilinen durumundan farklı olması ve tekniğin bilinen durumunda yaşanan teknik probleme çözüm getiren teknik bir niteliğe sahip olması beklenmektedir.

Örneğin; teknikte yapılan küçük bir değişikliğin enerji tasarrufu, hız, verim veya herhangi teknik bir üstünlük sağlaması söz konusuysa değişikliğin bir patente konu olması mümkündür.

SONUÇ

Eğitim sistemimizde fikri mülkiyet kavramlarına ve haklarına yer verilmesiyle toplumumuz daha bilinçli hale gelecektir. Her insan bir buluşçu adayı olduğundan yalnızca Ar-Ge personellerinin değil toplumumuzun her kesiminin söz konusu bilgilere sahip olabilmesi için üniversitede seçmeli ders şeklinde sunulmak yerine, temel eğitim içeriği olarak daha küçük yaşlardan itibaren bireylerin bu konularda eğitilmesi gerekmektedir. Ancak haklarını yeterince bilen bir toplumun oluşturduğu devletin aydınlık geleceğinden söz edilebileceği unutulmamalıdır.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.