İşbu Bilgi Notu, TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek 25 Ekim 2017 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Kanun'un, aşağıda detaylarını açıklamış olduğumuz konularda yaptığı önemli değişiklikleri açıklamak amacıyla hazırlanmıştır.

A. İŞ MAHKEMELERİ KANUNU'NA İLİŞKİN DEĞİŞİKLİKLER

1. Zorunlu Arabuluculuk

Kanunu'nun 3 maddesi ile getirilen en büyük yenilik, artık bir çalışanın işçilik alacaklarını tahsil etmek veya işe iade amacıyla dava açmadan önce arabuluculuğa başvurması zorunluluğudur. Bu başvuru yapılmadan doğrudan dava açıldığı takdirde, dava şartı eksikliği nedeniyle davanın reddedilmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır.

İşçi alacaklarının tahsili veya işe iade davası dışında açılabilecek ve iş mahkemelerinin görev alanındaki diğer davalarda (İş kazası veya meslek hastalığından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat ile bunlarla ilgili tespit, itiraz ve rücu davaları) ise önce arabuluculuğa başvurma zorunluluğu bulunmamaktadır.

Arabuluculuk, işverenin yerleşim yerinde veya işin yapıldığı yerde yürütülebilir. Tarafların süreci yönetecek arabulucuyu ortak seçmeleri mümkündür ancak anlaşmaya varılamaması halinde arabuluculuk bürosu tarafından görevlendirme yapılır. Arabuluculuğun 3 hafta içerisinde sonlandırılması gerekir ancak zorunlu hallerde bu süre bir hafta daha arabulucu tarafından uzatılabilir.

Tarafların arabulucu huzurunda anlaşmaları veya arabulucunun taraflar için bağlayıcı karar vermesi söz konusu değildir. Arabulucunun görevi, tarafların uyuşmazlığı müzakere edebilmeleri için uygun ortamı hazırlamak ve tarafların çözüm getirememesi halinde onlara çözüm önerisi sunmaktan ibarettir.

Arabulucu huzurunda tarafların anlaşamamaları halinde, görüşmenin ilk iki saatinin ücreti hazineden, geri kalan sürenin ücreti ise taraflarca eşit olarak karşılanır. Ancak bu şekilde hazineden ve taraflarca karşılanan ücretler, açılacak davanın sonunda yargılama giderlerinden sayılır ve davada haksız giden tarafa yükletilir.

Taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf, son tutanakta

belirtilir ve bu taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulur. Ayrıca bu taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilmez. Her iki tarafın da ilk toplantıya katılmaması sebebiyle sona eren arabuluculuk faaliyeti üzerine açılacak davalarda tarafların yaptıkları yargılama giderleri kendi üzerlerinde bırakılır

Zamanaşımı ve hak düşürücü süreler, arabuluculuk bürosuna başvurulmasıyla durur ve arabulucunun düzenleyeceği son tutanakla birlikte kaldığı yerden işlemeye devam eder.

Zorunlu arabuluculuğa başvuru usulü, görevlendirmeler ve görüşmelere ilişkin esaslar Kanun'un yürürlüğe girmesinden sonra yayımlanacak yönetmelikle belirleneceği için bu zorunlu arabuluculuk uygulamasının başlaması için Kanun'dan sonra yönetmelikle bu hususların düzenlenmesi beklenecektir.

Zorunlu arabuluculuk uygulaması başlamadan önce açılmış olan davalar ise zorunlu arabuluculuktan etkilenmeden görülmeye devam edecektir. Yukarıdaki arabuluculuğa başvuru hükümleri 1/1/2018 tarihinde yürürlüğe girecektir.

2. İş Mahkemelerinin Görevi

Kanun gereğince iş mahkemeleri; İş Kanunu'na, Deniz İş Kanunu'na, Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun'a ve Borçlar Kanunu'nun hizmet sözleşmeleri hükümlerine tâbi çalışanlar ile işverenler veya işveren vekilleri arasındaki iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan uyuşmazlıklarda görevlidir. Bunun yanı sıra iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan ve Sosyal Güvenlik Kurumu ile Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu uyuşmazlıklarda da iş mahkemeleri görevlidir.

Hukuk uyuşmazlıklarının yanı sıra İş Kanunu, Deniz İş Kanunu ve Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun gereğince verilen idari para cezalarına ilişkin itirazlarda da Kanun ile iş mahkemeleri görevli kılınmıştır. Ancak bu kapsamda bir idari yaptırıma ilişkin bir uyuşmazlığın hukuk mahkemesinin görevi alanına sokulmasının Anayasa'ya uygunluğu sorunu ortaya çıkmaktadır. Bu hususta emsal alınabilecek, Anayasa Mahkemesi'nin 22 Temmuz 2006 tarihli ve 26236 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 2005/108 E., 2006/35 K. sayılı ve 01.03.2006 tarihli kararı, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun m. 3 hükmüyle ilgili iptal kararı verirken aşağıdaki ifadelere yer vermiştir:

"[...] idarî yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adlî yargının görevlendirilmesi konusunda yasa koyucunun geniş takdir hakkının bulunduğunu söylemek olanaklı değildir.

Ceza hukukundaki gelişmelere koşut olarak, kimi yasal düzenlemelerde basit nitelikte görülen suçlar hakkında idari yaptırımlara yer verildiği görülmektedir. Daha ağır suç oluşturan eylemler için verilen idari para cezalarına karşı yapılacak başvurularda konunun idare hukukundan çok ceza hukukunu ilgilendirmesi nedeniyle adli yargının görevli olması doğaldır. Ancak, idare hukuku esaslarına göre tesis edilen bir idari işlemin, sadece para cezası yaptırımı içermesine bakılarak denetiminin idari yargı alanından çıkarılarak adli yargıya bırakılması olanaklı değildir."

Bu ifadeler karşısında, idari para cezalarına ilişkin uyuşmazlıkların iş mahkemelerinin görev alanına alınmasına ilişkin hükmün, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi ihtimali mevcuttur.

3. İş Mahkemelerinin Yetkisi

İş mahkemelerinin görev alanına giren davalar, davalının dava tarihindeki yerleşim yerinde veya işin yapıldığı yer mahkemesinde açılabilir. Bu yerlerin dışında açılan davalarda yetki itirazı her zaman karşı tarafça ileri sürülebildiği gibi, mahkemenin de her zaman kendiliğinden yetkisizliğini dikkate alması gerekir.

4. Kanun Yolu

İş mahkemelerinde verilen kararlara ilişkin kanun yolu başvurularında parasal sınırlar ve süreler, Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre belirlenir. Ancak istinaf aşamasında verilen kararla kesinleşerek temyizi mümkün olmayan bazı davalar mevcuttur. Bunlar sırasıyla şu davalardır:

  • İşe iade davaları
  • İşveren tarafından verilen disiplin cezalarının iptali için açılan davalar
  • İşkolu tespit davaları
  • Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu gereğince açılacak birtakım diğer davalar

İşveren tarafından verilen disiplin cezalarının iptali için dava açılması olanağı, şu an uygulanan iş hukuku sisteminde mümkün değildir. Ayrıca Kanun ile getirilen yeniliklerde de bu husustan başka herhangi bir şekilde disiplin cezalarının iptali için dava açılabileceğinden

bahsedilmemektedir. Yine de bu hüküm esas alınarak disiplin cezalarının iptali için dava açılması ihtimali mevcuttur.

B. İŞ KANUNU'NA İLİŞKİN DEĞİŞİKLİKLER

Kanun ile İş Kanunu'nda yapılan değişiklikler, yukarıda açıklamış olduğumuz zorunlu arabuluculuğun işe iade davası hükümlerine adapte edilmesi ve birtakım işçilik alacaklarının zamanaşımı süresinin değiştirilmesinden ibarettir.

1. İşe İade Davası ve İşçilik Alacakları İle İlgili Değişiklikler

1.1. İşe İade:

İş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde işe iade talebiyle, İş Mahkemeleri Kanunu hükümleri uyarınca arabulucuya başvurmak zorundadır. Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamaması hâlinde, son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren, iki hafta içinde iş mahkemesinde dava açılabilir. Taraflar anlaşırlarsa uyuşmazlık aynı sürede iş mahkemesi yerine özel hakeme de götürülebilir. Arabulucuya başvurmaksızın doğrudan dava açılması sebebiyle davanın usulden reddi hâlinde ret kararı taraflara resen tebliğ edilir. Kesinleşen ret kararının da resen tebliğinden itibaren iki hafta içinde arabulucuya başvurulabilir.

Arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların, işçinin işe başlatılması konusunda anlaşmaları hâlinde;

a) İşe başlatma tarihini,

b) Üçüncü fıkrada düzenlenen ücret ve diğer hakların parasal miktarını,

c) İşçinin işe başlatılmaması durumunda ikinci fıkrada düzenlenen tazminatın parasal miktarını,

belirlemeleri zorunludur. Aksi takdirde anlaşma sağlanamamış sayılır ve son tutanak buna göre düzenlenir. İşçinin kararlaştırılan tarihte işe başlamaması hâlinde fesih geçerli hale gelir ve işveren sadece bunun hukuki sonuçları ile sorumlu olur.İşe iade davalarında mahkeme tarafından hükmedilen, en çok dört aylık ücret bedelindeki tutar Kanun ile tazminat olarak adlandırılmıştır. Kanun'un gerekçesine göre bu adlandırmanın sonucu olarak, bu dört aylık ücret ödemesi teknik olarak ücret ödemesi sayılmayacak ve Sosyal Güvenlik Kurumu'na bu tutar için ücret ödemesi dolayısıyla prim yatırılmayacaktır.

1.2. Alacak Talepleri

Çalışanın işçilik alacaklarını tahsil etmek amacıyla dava açmadan önce arabuluculuğa başvurması zorunludur. Mahkeme veya özel hakem, Kanun'da düzenlenen tazminat ile diğer ücret ve hakları, dava tarihindeki ücreti esas alarak parasal olarak belirler.

2. Zamanaşımına İlişkin Değişiklikler

Kanun ile aşağıdaki tazminatlar 5 yıllık zamanaşımına tâbi tutulmuştur.

a) Kıdem tazminatı.

b) İş sözleşmesinin bildirim şartına uyulmaksızın feshinden kaynaklanan tazminat.

c) Kötüniyet tazminatı.

d) İş sözleşmesinin eşit davranma ilkesine uyulmaksızın feshinden kaynaklanan tazminat.

Maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra sona eren iş sözleşmelerinden kaynaklanan yıllık izin ücreti ve tazminatlar hakkında uygulanacaktır.

Yıllık izin ücreti ve tazminatlar için maddenin yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlamış bulunan zamanaşımı süreleri, değişiklikten önceki hükümlere tabi olmaya devam eder. Ancak, zamanaşımı süresinin henüz dolmamış kısmı, beş yıllık süreden uzun ise, bu sürenin geçmesiyle zamanaşımı süresi dolmuş olur.

Kanun ile Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu hükümlerinde de değişiklikler yapılmış, ancak bu hükümlerin müvekkillerimizi doğrudan ilgilendirmediğini düşündüğümüz için bu hükümler işbu Bilgi Notu kapsamına dâhil edilmemiştir. Bu hükümlere ilişkin de bilgi almak istemeniz halinde, bizi her zaman arayabilirsiniz.Ω

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.