Genel Değerlendirme

Türkiye Dünya Ticaret Örgütüne üye ülke olarak, yerel Pazar ve endüstrilerini haksız rekabete ve dolayısıyla yerli üreticileri zarara uğratabilecek olan yabancı ihracatçıların "haksız" ticaret uygulamalarına karşı korumaları için gerekli önlemleri alma imkanı tanımaktadır. Dampingli ihracat, söz konusu haksız ticaret uygulamalarından biri olup, dampingli ihracatlara karşı ticaret politikası savunma aracı olarak yerel üreticilere anti-damping önlemine başvurma olanağı sağlanmakta ve bu sayede yurtdışında ithal edilen ürünlere ek damping vergisi konarak yurtiçindeki haksız rekabet teşkil eden fiyatların normal Pazar seviyesine çekilmesi sağlanmaktadır.

Damping uygulamaları ve ilgili anti-damping önlemleri 01.07.1989 tarihli ve 20212 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 3577 Sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanun (Kanun) ve 30.10.1999 tarih ve 23861 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Yönetmelik ile düzenlenmektedir. Kanunun 2. maddesi uyarınca damping "bir malın Türkiye'ye ihraç fiyatının, benzer malın normal değerinin altında olması" şeklinde tanımlanmaktadır. Dampingli ithalattan zarar gördüğünü iddia eden yerli üretim dalı, söz konusu ithalata önlem alınması için usulüne uygun hazırlanmış bir başvuruyu İthalat Genel Müdürlüğü'ne (Müdürlük) iletebilir. Başvuru üzerine ilgili Mevzuat çerçevesinde gerekli şartların sağlanması halinde soruşturma açılabilmekte ve soruşturma sonucunda damping, zarar ve illiyet bağının tespit edilmesi durumunda önlem alınabilmektedir.

Önlem Alınmasını Gerektiren Haller

Kanunun 3. maddesi uyarınca "önlem alınmasını gerektiren haller; dampinge veya sübvansiyona konu olan ithalatın Türkiye'de bir üretim dalında maddi zarara yol açması veya maddi zarar tehdidi oluşturması veya bir üretim dalının kurulmasını fiziki olarak geciktirmesi" olarak tanımlanmaktadır. Dolayısıyla anti-damping önlemlerinin uygulanabilmesi için bir malın dampingli olması ve aynı zaman bu dampingli malın yerel üretim dalında maddi zarara yol açması veya maddi zarar tehdidi oluşturması veya bir üretim dalının kurulmasını fiziki olarak geciktirmesi gerekmektedir.

1. Dampingin Tespiti

Bu noktada belirtilmelidir ki, Bir ürünün/malın sadece ihraç fiyatını bilerek dampingli olup olmadığını belirlemek mümkün değildir. Zira damping kavramı göreceli bir kavram olup, bir karşılaştırma yapılması gerekmektedir. Bu karşılaştırma, bir ürünün ihraç fiyatı ile ihracatçı ülkedeki eşdeğer ürünün "normal değer"i (genellikle yerel piyasa fiyatı) arasında yapılmalıdır. Eğer, ihraç fiyatı normal değerden düşükse, ürünün dampingli olduğu kabul edilir. İkisi arasındaki fark "damping marjı"dır. Bu kapsamda bir malın dampingli olup olmadığının ne şekilde değerlendirileceği Yönetmelik ile belirlenmiştir.

Yönetmeliğin 5. maddesi uyarınca normal değer "ihracatçı ülke veya menşe ülkede tüketime konu olan benzer mal için normal ticari işlemler çerçevesinde bağımsız alıcılar tarafından fiilen ödenmiş veya ödenmesi gereken karşılaştırılabilir fiyat" olarak tanımlanmaktadır.

Ancak, ihracatçı ülke iç piyasasındaki yerel satış hacmi ihmal edilebilir veya düşük, veya ihracatçı ülke pazarında özel bir durum mevcut ise veya ihracatçı ülkedeki iç piyasa satışları "normal ticari işlemler" içerisinde değilse, ihracatçı ülkedeki yerel piyasa fiyatı, aşağıdaki durumlar söz konusu olduğunda karşılaştırma yapmak için uygun olmayabilir. Bu durumda mevcut ihraç fiyatı ihracatçı ülkeden üçüncü bir ülkeye benzer ürünün karşılaştırılabilir ihraç fiyatı, veya menşe ülkesindeki tüm maliyetlere bir kar marjı eklenerek bulunan "oluşturulmuş değer" ile karşılaştırılır.

2. Zarar ve Zarar Tehdidi

Yönetmeliğin 16. maddesi uyarınca zarar "bir üretim dalında maddi zarar, maddi zarar tehdidi veya bir üretim dalının kurulmasının fiziki olarak gecikmesi" olarak tanımlanmaktadır. 17. madde ise zararın ne şekilde tespit edileceğini belirlemektedir. İşbu 17. maddeye göre "Maddi zarar tespiti somut delillere dayanmalı ve dampingli veya sübvansiyonlu ithalatın hacmi ve bu ithalatın iç piyasadaki benzer mal fiyatları ile yerli üretim dalı üzerindeki etkilerinin nesnel incelemesini içermelidir. Dampingli ithalatın hacmi ile ilgili olarak; bu ithalatta, mutlak anlamda veya Türkiye’deki üretim veya tüketime oranla önemli ölçüde bir artış olup olmadığı incelenir. Dampingli veya sübvansiyonlu ithalatın fiyatlar üzerindeki etkisi ile ilgili olarak, dampingli veya sübvansiyonlu ithalatın fiyatlarının Türkiye’deki benzer malın fiyatının önemli ölçüde altında kalıp kalmadığı veya bu ithalatın, önemli ölçüde, fiyatları düşürücü ya da fiyat artışlarını engelleyici etki yaratıp yaratmadığı incelenir".

Zararın tespitinde atışlar, karlar, üretim, piyasa payı, verimlilik, yatırım hasılatı ve kapasite kullanımındaki fiili ve potansiyel azalma; yurt içi fiyatları etkileyen unsurlar; damping marjının büyüklüğü; nakit akışı, stoklar, istihdam, ücretler, büyüme, sermaye veya yatırımları artırma yeteneği üzerindeki fiili veya potansiyel olumsuz etkiler dahil olmak üzere, üretim dalının durumu ile ilgili tüm etkenler ve göstergelerin incelenmesi gerekmektedir.

Maddi zarar tehdidi ise iddialara, tahminlere veya uzak olasılıklara değil, maddi delillere dayandırılmalıdır. Dampingli ithalatın zarara neden olacağı bir ortamı yaratacak koşullardaki değişiklikler açıkça öngörülebilir ve meydana gelmesi yakın olmalıdır. Bu kapsamda maddi zarar tehdidinin belirlenmesinde aşağıdaki etkenler dikkate alınacaktır:

  1. İthalatta büyük ölçüde artış ihtimalini gösteren, iç piyasaya dampingli veya sübvansiyonlu ithalatta önemli ölçüde bir artış oranı,
  2. İlave ihracatı emebilecek başka ihraç pazarlarının da bulunduğu dikkate alınarak; Türkiye pazarına yönelik dampingli veya sübvansiyonlu ihracatta önemli ölçüde artış ihtimalini gösteren, ihracatçının yeterli ölçüde ve serbestçe elden çıkartılabilir bir kapasitesi bulunması veya kapasitesinde gerçekleşmesi yakın önemli ölçüde bir artış olması,
  3. İthalatın, yurt içi fiyatları önemli ölçüde düşürecek veya bunların artışlarını engelleyecek ve ithalata talebi artırabilecek fiyatlarla yapılıp yapılmadığı,
  4. Soruşturma konusu malın stokları,
  5. Sübvansiyon soruşturmalarında; soruşturma konusu sübvansiyonun niteliği ve yaratabileceği ticari etkiler.

Yerel Üretim Dalının Tespiti

Yukarıda da belirtildiği üzere, bir malın dampingli olması ve işbu dampingli malın bir maddi zarar veya zarar tehlikesi yeterli olmamakta, aynı zaman işbu zararın ve zarar tehlikesinin yerli üretim dalını etkilemesi gerekmektedir. Dolayısıyla işbu dampingli maldan sadece yerli üretim dalını temsil eder nitelikte üreticilerin zarar görmesi anti-damping önlemleri için yeterli olmayacaktır.

Yönetmeliğin 18. maddesi uyarınca yerli üretim dalı "benzer malın Türkiye’deki tüm üreticilerini veya bu malın Türkiye üretiminin önemli bir bölümünü gerçekleştiren üreticileri ifade eder. Ancak üreticilerin ihracatçılar veya ithalatçılarla ilişkili bulunmaları veya kendilerinin dampinge veya sübvansiyona konu olduğu iddia edilen malın ithalatçısı olmaları halinde, yerli üretim dalı, üreticilerin geri kalan bölümünü ifade edebilir" şeklinde tanımlanmaktadır.

Ancak bu noktada önemle belirtilmelidir ki, Yönetmeliğin 20 maddesi uyarınca, bir şikayetin üretim dalı tarafından veya üretim dalı adına yapılmış sayılabilmesi için; şikayeti destekleyen üreticilerin toplam benzer mal üretiminin, şikayeti destekleyen üreticiler ile şikayete karşı çıkan üreticilerin toplam benzer mal üretiminin %50’sinden fazla olması ve toplam Türkiye benzer mal üretiminin %25’inden az olmaması gerekecektir. Bu şartları sağlamayan şikayetler ise reddedilecektir.

Şikayet, İnceleme, Soruşturma ve Bilgilerin Toplanması

Yönetmeliğin 19. maddesi uyarınca dampinge konu olan ithalattan maddi zarar gördüğünü veya maddi zarar tehdidi altında bulunduğunu veya bu tür ithalatın bir üretim dalının kurulmasını fiziki olarak geciktirdiğini iddia eden üreticiler veya üretim dalı adına hareket eden gerçek veya tüzel kişi veya kuruluşlar Genel Müdürlüğe yazılı olarak başvurarak damping önlemlerinin alınmasını talep edebilir. Şikayetin damping, zarar ve dampinge konu olan ithalatla iddia edilen zarar arasındaki nedensel ilişkiyi gösteren delilleri içermesi gerekmektedir. Yeterli delillerle desteklenmeyen başvurular kabul edilmemektedir.

Şikayetin Müdürlüğe yapılmasını takiben, Müdürlük dampingli olduğu iddia edilen mal için re'sen inceleme başlatarak işbu incelemeyi en fazla 45 gün içerisinde tamamlayacaktır. İnceleme sonucunda damping soruşturması açılıp açılmaması hususunda İthalatta Haksız Rekabeti Değerlendirme Kuruluna (Kurul) teklifte bulunur. Bunu takiben Kurul soruşturma açılıp açılmamasına karar verir ve eğer soruşturma açılmasına karar verilirse işbu soruşturmanın açıldığına ilişkin tebliğ resmi gazetede yayınlanır. İlgili tebliğin Resmi Gazetede yayınlanması ile soruşturma açılmış sayılacaktır.

Yönetmeliğin 21. maddesi uyarınca, Soruşturma açılmasını takiben, soruşturma konusu malın bilinen ithalatçılarına ve ihracatçılarına soru formları gönderilir. Sübvansiyon soruşturmalarında, ihracatçı ülkeye de soru formu gönderilir. Bu formların gönderildikleri tarihten itibaren bir hafta içinde alındığı kabul edilir ve cevaplandırılmaları için 30 günlük süre tanınır. Süresi içinde nedenleri belirtilerek müracaat edilmesi halinde, bu süre, soruşturmadaki süre kısıtları göz önüne alınmak kaydıyla, uzatılabilir. Gerekli durumlarda, Genel Müdürlük, soruşturmanın herhangi bir aşamasında, ilgili taraflardan soruşturmaya ilişkin ek bilgi ve belgeler de isteyebilir. Eldeki bilgilerin doğrulanması veya ek bilgi sağlanması amacıyla, ilgili taraflar nezdinde incelemeler yapılabilir. Yerinde doğrulama soruşturması, soruşturmaya konu ihracatçı firmanın kabul etmesi, ilgili ülkeye bildirimde bulunulması ve bu ülkenin itiraz etmemesi durumunda gerçekleştirilir.

Bunun yanı sıra, Yönetmeliğin 24. maddesi uyarınca, soruşturma sırasında Genel Müdürlük, ilgili taraflar ile soruşturma konusu malın endüstriyel kullanıcılarına ve malın perakende düzeyde satıldığı hallerde, tüketici örgütleri temsilcilerine görüşlerini bildirme olanağı sağlar. Bu çerçevede, ilgililerin yazılı talebi veya Genel Müdürlüğün çağrısı üzerine, karşıt görüşlerin dile getirilebilmesi amacıyla dinleme toplantıları düzenlenebilir.

Bu noktada önemle belirtilmelidir ki, soruşturma sırasında bilgi vermesi için talep gönderilen ihracatçı firmaların işbirliğine yanaşması ve bilgileri paylaşması halinde işbirliği yapan firmalara olası damping önlemlerinden bası istisnalar tanınabilmektedir. Bu kapsamda Yönetmeliğin 26. uyarınca, ilgili taraflardan birinin, verilen süreler içinde gerekli bilgiyi sağlamaması ya da bu bilgiye ulaşılmasını reddetmesi veya soruşturmayı engellediğinin anlaşılması veya yanlış ya da yanıltıcı bilgi vermesi hallerinde söz konusu taraf işbirliğine gelmemiş addedilir. Bu durumda geçici veya nihai belirlemeler, olumlu ya da olumsuz, mevcut verilere göre yapılabilir.

İşbu kapsamda açılacak olan soruşturmalar, Yönetmeliğin 30. maddesi uyarınca özel durumlar dışında 1 yıl içinde sonuçlandırılır. Ancak işbu 1 yıllık süre gerektiğinde, Kurulca 6 ayı geçmemek üzere uzatılabilir.

Uygulanacak Önlemler

Kanunun 7. maddesi uyarınca yapılan soruşturma sonucunda Kurul tarafından belirlenen ve Bakanlıkça onaylanan damping marjı miktarı kadar dampinge konu malın ithalinde dampinge karşı vergi alınır. Bununla birlikte, dampinge konu ithalat nedeni ile meydana gelen zararın telafisinin, tespit edilen damping marjı miktarından daha az bir miktar veya oranda vergi konulmasıyla mümkün olabileceğinin belirlenmesi halinde bu oran veya miktarda vergi uygulanır.

Bu vergilerin, ithali evvelce gerçekleştirilen mallar için, geriye dönük olarak uygulanmasına ilişkin esaslar, her bir damping uygulaması için özel olarak Bakanlar Kurulu Kararı ile tespit edilecektir. Ancak, geriye dönük uygulamanın süresi geçici önlemlerin alındığı tarihten itibaren 90 günü geçemez

1. Geçici Önlemler

Geçici önlemler geçici vergi, tahmin edilen geçici anti-damping vergisine eş değerde bir teminat veya Soruşturma aracılığı ile kararlaştırılan tahmini damping vergisi tutarının belirtilmesi şartıyla gümrükte değer sabitleştirmesi şeklinde olabilir. Geçici önlemler soruşturmanın başlangıç tarihinden itibaren 60 günden önce uygulanamaz. Geçici önlemlerin uygulanma süresi en fazla 4 ay olmakla beraber, söz konusu ticaretin önemli bir yüzdesini temsil eden ihracatçıların talebi üzerine bu süre 6 aya kadar uzatılabilir.

2. Kesin Önlemler

Kesin önlemler ise damping vergisi şeklinde olmaktadır. Başvur ve soruşturma esaslarına göre, belirli bir ülkeden ithal edilen ilgili mala ilişkin belirli bir süre için nihai bir damping vergisi konularak, ilgili ürünün Türkiye'ye ihracında alınan vergilerin arttırılması ve bu sayede ülke içerisinde satış fiyatının yükseltilmesi sağlanır. Yönetmeliğin 35. maddesi uyarınca Kesin önlemler, yürürlüğe girme tarihlerinden veya damping veya sübvansiyon incelemesi ile zarar incelemesini birlikte kapsayan en son gözden geçirme soruşturmasının sonuçlandığı tarihten itibaren 5 yıl sonra yürürlükten kalkacaktır.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.