ÖZET

Teknolojinin gelişimiyle birlikte hak kavramının çerçevesi genişlemekte ve bu kapsamda insan haklarının korunmasını sağlamak maksadıyla yeni sözleşmeler ihdas edilmektedir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ise geçmişten günümüze hak kavramının içinin doldurulmasında ve insan haklarının korunmasında önemli bir yere sahiptir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 3. maddesinde "işkence yasağı" düzenlenmiştir. Bu maddenin koruma şemsiyesi oldukça geniş olup, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından bu madde kapsamında pek çok farklı vaka değerlendirmeye tabi tutulmaktadır. Sözleşmenin bu maddesi geçmişten günümüze önemini korumaya devam etmektedir.

Anahtar Kelimeler: İnsan Hakları, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, İşkence Yasağı, Mutlak Haklar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Denetim Mekanizması, Bireysel Başvuru.

GİRİŞ

Geçmişten günümüze devam eden sosyal, ekonomik, kültürel gelişmeler, hukuku, aynı zamanda hak arayışını etkilemiş ve hak kavramının içinin doldurulup sistemleştirilmesini zorunlu kılmıştır. Nitekim bu sebeple hem ulusal ve hem bölgesel düzlemde pek çok hukuki belge ihdas edilmiştir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi("AİHS") de işte bu belgelerden biri, belki de bölgesel bağlamda en önemli ve en işlevsel olanıdır. AİHS koruma şemsiyesi altına mutlak-mutlak olmayan pek çok hakkı almıştır. İşte bu haklardan birisi de AİHS'nin 3. maddesinde düzenleme alanı bulan "işkence yasağıdır." İşbu makale boyunca işkence yasağının insan onuru karşısındaki önemi, işkence yasağı çerçevesinde alınan hukuki önlemler AİHS'nin 3. maddesi bağlamında incelenecektir.

  1. AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ'NE GENEL BAKIŞ

AİHS bölgesel düzlemde bir örgüt olan Avrupa Konseyi ("AK") tarafından ihdas edilmiştir. AİHS 04.11.1950 tarihinde AK'ye üye devletler tarafından imzalanmış ve 03.09.1953 tarihinde de yürürlüğe girmiştir.

Türkiye, AİHS'nin imzaya açıldığı 04.11.1950 tarihinde sözleşmenin altına imza koymuştur.1 Sözleşme ilgili devlet belgesinin AK Genel Sekreterliği'ne depo edilmesiyle yürürlüğe girdiğinden Türkiye bu depo işlemini gerçekleştirdiği 18.05.1954 tarihinden itibaren sözleşme ile bağlanmış, dolayısıyla sözleşmeden kaynaklanan yükümlülükleri de bu tarihten itibaren doğmaya başlamıştır.

AİHS, gerek sözleşmeye taraf olan devletler gerekse Türkiye bakımından büyük bir öneme sahiptir. AİHS, sözleşmeyi imzalayıp yürürlüğe koyan devletlere bu sözleşmeye uyma yükümlülüğü yüklemektedir. Sözleşmeye uymama halinde ise gerek sözleşmenin öngördüğü yaptırımlar gerekse uluslararası arenada devletler düzeyinde hissedilen bazı yaptırımları bulunmaktadır.

AİHS içerik olarak haklar ve bu hakların korunmasını sağlayacak mekanizmalardan oluşmakla birlikte kendi usul kurallarını da içermektedir. AİHS'de yer alan hakların bazıları (örneğin sözleşmenin 3. maddesinde yer alan işkence yasağı) mutlak nitelikte iken bazı haklar ise sınırlandırılabilir niteliktedir.

AİHS sözleşmesi imzaya açıldığı tarihten günümüze değin pek çok kez değişikliğe uğramakla birlikte bu değişiklikler çağın şartlarıyla uyumlu bir biçimde gerçekleşmiş ve insan haklarındaki gelişmelerle birlikte AİHS'e bir dizi protokol eklenerek sözleşmenin koruma alanı genişletilmiştir. 

  1. İŞKENCE YASAĞI

2.1 Genel İnceleme

İşkence insan onuruyla bağdaşmayan bir muameledir. İşkence yasağı insanların bu muamele ile karşılaşmasını önlemek amacıyla ortaya çıkmış ve pek çok ulusal/uluslararası sözleşmede yer almıştır.

İşkence yasağının ortaya çıkmasındaki temel amaç, insan onurunun korunmasını sağlamak ve her ne şartta olursa olsun insanın bedensel ve ruhsal bütünlüğünü korumaktır. Bu bağlamda geçmişten günümüze ulusal ve uluslararası düzlemde pek çok insan hakları belgesi üretilmiştir. Her ne kadar işkence sorununa tam ve kesin çözüm bulunamamış olsa da geçmişten bugüne işkenceye karşı yadsınamayacak düzeyde ilerleme ve gelişme kaydedilmiştir.

Bugüne kadar ortaya çıkan insan hakları belgelerinin pek çoğunda işkence yasağına yer verilmiş ve bu konu spesifik olarak düzenlenmiştir.

Birleşmiş Milletler ("BM") Genel Kurulu tarafından 10.12.1948 tarihinde kabul edilen Evrensel İnsan Hakları Bildirisi'nin ("EİHB") 5. maddesinde işkence yasağına yer verilmiştir. (EİHB madde 5- Hiç kimse işkence ya da zalimane, insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele ya da cezaya tabi tutulamaz.)

19.12.1966 tarihinde BM Genel Kurulu tarafından imzaya açılan Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'nin 7. maddesinde de işkenceye ilişkin hüküm bulunmaktadır.2 (Madde 7- Hiç kimse işkence ya da zalimane yahut aşağılayıcı muamele ya da cezaya tabi tutulmayacaktır. Özellikle kimse kendi özgür rızası olmaksızın tıbbi ya da bilimsel deneye tabi tutulmayacaktır.)

1969 tarihli Amerikalılar-arası İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 5. maddesinde ve 1981 tarihli Afrika İnsan ve Halkların Hakları Şartı madde 5'te de işkence ve kötü muamele yasağı yer almaktadır. Makalemizin konusunu oluşturan işkence yasağına dair düzenleme ise, AİHS'nin 3. maddesinde yer almaktadır.

2.2 Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Çerçevesinde İşkence Yasağının Genel Değerlendirmesi

AİHS hükümleri çerçevesinde birbirinden farklı pek çok hak koruma altına alınmaktadır. Bunlardan bir tanesi de AİHS'in 3. maddesinde düzenleme alanı bulan "işkence görmeme hakkı/işkence yasağıdır." Sözleşmenin 3. maddesinde; "Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı cezâ veya işlemlere tâbi tutulamaz." düzenlemesine yer verilmek suretiyle AİHS'nin işkence yasağı kapsamında koruma altına aldığı hususlar açık bir biçimde belirtilmiştir.

AİHS'nin bu maddesi incelendiğinde maddenin yalnızca işkenceyi değil, insanlık dışı ve onur kırıcı muamele ve cezayı koruma altına aldığı görülecektir. İşkence yasağı, işbu madde metni için bir nevi üst norm, aşağılayıcı muamele ise alt norm olarak değerlendirmeye tabi tutulabilecektir. AİHS'nin en temel uygulayıcısı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi("AİHM") işkence yasağına ilişkin bu maddeye dayalı kararlar verirken maddenin kapsamına giren birden fazla normu değerlendirip davaya konu olan olaya en uygun normu uygulamaktadır.

AİHM tarafından sıklıkla tekrarlandığı gibi, "3. madde demokratik toplumların en temel değerlerinden birini içermektedir."3  Bu sebeple sözleşme ile bağlanan her bir devlet, bu hükme saygı duymalı ve bu hükmün yargı yetkisi sınırları içerisinde etkin bir biçimde uygulanabilmesi için gerekli olan tüm önlemleri almalıdır. Bu yükümlülük aynı zamanda sözleşmeci devletlerin sözleşmeye taraf olmaları sebebiyle devletler üzerinde doğmaktadır.

2.2.1 İşkence Yasağının Mutlak Hak Statüsü Çerçevesinde Değerlendirilmesi

İşkence ve kötü muameleye maruz bırakılmama hakkının öznesi/sahibi münhasıran gerçek kişidir.4 Hakkın öznesi münhasıran gerçek kişi olduğundan AİHS bu hakka özel bir anlam atfetmiş ve onu mutlak hak kategorisi kapsamında değerlendirmiştir. Mutlak hak olmasından dolayı sınırlamaya tabi tutulması mümkün değildir. AİHS incelendiğinde görülecektir ki, bu hakla ilgili hiçbir sınırlama hükmüne sözleşme bağlamında yer verilmemiştir. Önemle belirtilmesi gerekir ki, işkence sözleşmenin 15. maddesinde imkân tanınan olağanüstü rejimde geçerli olan sapma önlemlerine de konu olamamakta en ağır veyahut istisnai şartlarda bile hiçbir biçimde bu hakka aykırı önlemlerin alınması sözleşme kapsamında mazur görülmemektedir.

Yukardaki başlıklar altında izah edildiği üzere, 3. madde yalnızca işkenceyi yasaklamamakta maddede belirtilen diğer kötü muamele ve cezaların da önüne geçmeyi amaçlamaktadır. Bu sebeple maddenin yorumlanmasında AİHM tarafından bazı içtihatlar geliştirilmiştir.

2.2.2 AİHS'nin 3. Maddesinin Uygulanmasında De Minimis Kuralı (Asgari Şiddet Eşiği)

AİHS'nin 3. maddesinde "işkence yasağı" düzenlenmişse de her türlü şiddet bu maddenin koruma şemsiyesi altına girmemektedir. AİHM işkence yasağı koruması kapsamına girebilecek olan muameleleri tespit ederken "asgari şiddet eşiği" kavramından faydalanmaktadır. Bu kapsamda AİHM tarafından yapılan inceleme esnasında bu maddenin uygulanıp uygulanmayacağı "belirli bir asgari şiddet düzeyinin" var olup olmadığına göre değerlendirmeye tabi tutulmaktadır. AİHM İrlanda&Birleşik Krallık Davası'nda (18.01.1978, Seri A, No.25) 5 ;

"3. maddenin kapsamına girebilmesi için kötü muamelenin asgari şiddet düzeyine ulaşması

şarttır. Bu asgari seviyenin değerlendirilmesi, durumun niteliğine bağlı olarak görecelidir; muamelenin suresi, fiziksel ve ruhsal etkileri ve bazı durumlarda mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi, davanın koşullarına bağlıdır."

görüşüne yer verilmek suretiyle asgari şiddet eşiğinin her bir dava için spesifik olarak tespit edilmesi gerektiği izah edilmiştir.

AİHS'nin 3. maddesinin kapsamı bilindiği üzere, yalnızca işkence yasağından oluşmamakta; bu maddenin kapsamına ayrıca insanlık dışı muamele, insanlık dışı ceza, aşağılayıcı muamele, aşağılayıcı ceza da girmektedir. Her ne kadar AİHS bu kavramları madde 3'te tanımlamamış olsa da AİHM, içtihatlarıyla üretmiş olduğu standartlar ile madde 3 ihlali kapsamına giren bir fiil olduğunda mağdura uygulanan muamelenin şiddet düzeyine göre muameleyi işkence, insanlık dışı veya küçük düşürücü muamele veya ceza kategorilerinden birisine dahil etmekte ve bir nevi olaya göre kendi içtihatları çerçevesinde tanımlama yapmaktadır.

AİHS'nin 3. maddesinde işkencenin tanımına yer verilmemiş olmasına rağmen bu tanıma yer veren sözleşmelere atıfta bulunulmaktadır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 09.12.1975 tarihli               Herkesin İşkence ve Zalimane, İnsanlık Dışı ve Aşağılayıcı Muamele ve Cezalara Karşı Korunması Bildirisi"nin 1. Maddesinde, "işkence acımasız, insanlık dışı ve onur kırıcı muamele ya da cezanın kasıtlı ve en ağır biçimi" olarak tanımlanmıştır.6 AİHM bu tanıma içtihatlarında atıfta bulunmuştur.

26 Haziran 1987 tarihli Birleşmiş Milletler İşkencenin Önlenmesi Sözleşmesi ise işkenceye ilişkin açık bir tanımlamada bulunmuştur ve AİHM bu tanımı kısmen onaylamıştır. Sözleşme metninde verilen tanım ise aşağıdaki gibidir:

"Kendisinden veya üçüncü bir kişiden bilgi veya itiraf elde etmek, kendisinin veya üçüncü bir kişinin işlediği veya işlediğinden şüphe edilen bir suç için cezalandırmak veya kendisini veya üçüncü kişiyi sindirmek veya baskı altında tutmak amacıyla veya her türlü ayırımcılığa dayalı nedenlerle bir kişiye kasıtlı olarak ister fiziksel, ister ruhsal olarak şiddetli acı verilmesi veya eziyet yapılması eylemi işkencedir."

Ayrıca ve önemle belirtmek gerekir ki AİHM, yukarıdaki sözleşmelerde yer alan unsurların hepsinin bir arada bulunmasını işkence yasağının uygulanması için şart koşmamaktadır. Mahkeme kimi zaman tanımda yer alan eylemlerin tümüne atıfta bulunmakta, kim zaman ise bir veya ikisine atıfta bulunmak suretiyle muameleyi işkence olarak nitelemektedir.

AİHM bir muamelenin işkence yasağı kapsamına mı yoksa maddede tanımlanan diğer muamelelerden birisinin kapsamına mı girdiği konusunda her ne kadar yukarıda sayılan bildiri ve sözleşmeye atıf yapıyor ve sözleşmenin tanımını kısmen kabul ediyorsa da mahkemenin normun kategorileri arasında ayrım yaparken incelediği kendine has kuralları bulunmaktadır. AİHM için bu tespit esnasında aslolan ''eylemin yoğunluğudur.''

Eylemin yoğunluğu kavramı ilk bakışta oldukça soyut olarak görülmekle birlikte AİHM yoğunluk kavramının içini kendi içtihatları ile doldurmuştur. Uygulamada AİHM mağdura uygulanan eylemin yoğunluğunu değerlendirirken süre, fiziksel ve ruhsal etkiler, mağdurun cinsiyeti, yaşı, sağlık durumu, muamelenin uygulanış şekli ve yöntemini dikkate almaktadır.

AİHM tarafından kullanılan işkence tanımında belirtilen muamelenin bir özelliği de kasıtlı yapılmış insanlık dışı muamele olmasıdır.  Aksoy&Türkiye7 davasında bu husus açıkça belirtilmiştir;

"Mahkeme, başvurucunun – filistin askısına- tabi tutulduğunun, başka bir deyişle, çırılçıplak soyularak elleri arkadan bağlı bir biçimde kollarından asıldığının Komisyon tarafından tespit edildiğini belirtir. Mahkemeye göre bu muamele ancak kasten yapılabilir; bunu yapmak için belirli bir hazırlık sürecine ve güç kullanmaya ihtiyaç vardır. Bunun başvurucudan bir ikrar veya bilgi elde etmek için yapıldığı anlaşılmaktadır. Mahkeme bu muamelenin, ancak işkence olarak nitelenebilecek ağır ve zalimce bir muamele olduğunu kabul etmektedir."

Madde 3 bağlamında yeterli yoğunluk ve amaç unsuru taşımaması nedeniyle işkence olarak değerlendirilemeyen fakat asgari şiddet düzeyini aşmış muameleler mahkemece ''insanlık dışı veya onur kırıcı'' olarak kategorize edilmektedir. 8

İnsanlık dışı muamele, "uygulandığı ortama göre gerekçesi bulunmayan ve kasti olarak uygulanan şiddetli fiziksel veya ruhsal eziyet veren muameleyi" kapsamaktadır. Madde 3 kapsamına girebilmesi için işkencede olduğu gibi insanlık dışı muamelede de asgari şiddet eşiğini aşması ve belirli bir yoğunluğa ulaşmış olması şartı aranmaktadır. AİHS'in 3. maddesi kapsamında değerlendirilecek eylemin yoğunluğu bakımından en altta kalan muamele aşağılayıcı muamele olarak mahkeme tarafından nitelendirilmektedir. Aşağılayıcı muamelenin madde 3 kapsamında mahkeme tarafından değerlendirilmesinin temel amacı, insan haysiyetine ciddi nitelikte müdahalelerde bulunulmasının önüne geçmektir.

Esasen madde 3 bağlamında küçük düşürücü muamele; mağdurlarda korku, anksiyete ve aşağılık duygusu yaratan ve onları küçük düşürecek, alçaltacak nitelikte olan muameledir.9 Bir muamelenin küçük düşürücü nitelikte olup olmadığı değerlendirilirken söz konusu muamelenin amacına bakılmalı ve muamelenin kişinin insan onuruna aykırılık teşkil etme kastı olup olmadığı araştırılmalıdır. Söz konusu muamelenin amacı kişiyi küçük düşürmek veya alçaltmak ise bu muamele AİHS tarafından küçük düşürücü olarak nitelendirilecektir.

AİHM tarafından verilen kararların çoğunda muameleden bahsedilmişse de mağdura uygulanan bazı eylemlerin ceza kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Konseyi'ne göre bir cezanın madde 3 bağlamında aşağılayıcı addedilmesi için bunun mağduru iradesi yahut vicdanına aykırı şekilde hareket etmeye yöneltmesi gerekmektedir. AİHM ise içtihatlarında, cezanın kişiyi utanç içinde hissettirme ve hasiyetine halel getirme amacı taşıması ve mağdurun kişiliği üzerinde olumsuz etki uyandırması üzerinde durmaktadır.

  1. AİHS'nin 3. Maddesi Bağlamında Devlete Düşen Negatif ve Pozitif Yükümlülükler

AİHS incelendiğinde görülecektir ki, sözleşmenin amacı yalnızca insan hakları ihlallerinin önüne geçmek değil, sözleşme ile tanımlanan bu hakların devlet eliyle korunmasını da sağlamaktır. Bu sebeple AİHS, sözleşmeye taraf devletler üzerinde pozitif ve negatif yükümlülükler doğurmaktadır.

AİHS'nin 1. maddesinde; "Yüksek sözleşmeci taraflar kendi yetki alanları içinde bulunan herkesin, bu sözleşmenin birinci bölümünde açıklanan hak ve özgürlüklerden yararlanmasını sağlarlar." denilmek suretiyle sözleşmeye taraf devletlere kendi yetki alanları ile sınırlı kalmak kaydıyla sözleşmeden kaynaklanan hakları korumakla yükümlendirmiştir. Madde metni incelendiğinde sözleşmenin taraf devletlere sözleşmesel hakları uygulamasını sağlama bakımından pozitif, bu hakları sınırlama bakımından ise negatif bir yükümlülük yüklediği görülecektir.

AİHS'nin 3. maddesi bağlamında ortaya çıkan ihlallerde genel olarak devlet üzerine düşen pozitif ve/veya negatif yükümlülüğünü yerine getirmemekte ve bu sebeple başvuran hak kaybına uğramaktadır. Nitekim AİHM'nin madde 3 kapsamında önüne gelen pek çok başvuruda bu maddenin ihlal edildiği iddiasının yanı sıra "etkin bir soruşturma yürütülmediği, etkili bir iç hukuk yolu bulunmadığı (AİHS madde 13)" iddialarında bulunulmaktadır. Bu iddiaların sebebi devletlerin üzerlerine düşen pozitif ve/veya negatif yükümlülükleri yerine getirmemesinden kaynaklanmaktadır.

SONUÇ

AİHS çerçevesinde düzenleme alanı bulan işkence yasağı insan haklarının gelişimi sürecinde büyük bir öneme sahip olmuştur. AİHS işkence yasağı düzenlemesiyle devletlere, başvuruculara karşı insan onuruyla bağdaşmayacak her türlü muameleden kaçınma yükümlülüğünü mutlak olarak yüklemektedir. Bunun ihlali durumunda ise devletlerin uluslararası arenada AİHS hükümleri kapsamında sorumluluğu doğmaktadır. Nitekim Türkiye AİHS'nin 3. maddesinin ihlali sebebiyle pek çok defa AİHM tarafından tazminat ödemeye mahkûm edilmiştir. AİHM tarafından Türkiye aleyhine 3. madde kapsamında verilen kararların çoğunda uzun süren yargılama süreçleri, etkin bir soruşturma yürütülmemiş olması ve etkili bir hukuk yolunun bulunmaması sebebiyle Türkiye'yi işkence yasağının ihlali ve diğer AİHS maddeleri çerçevesinde mahkûm etmektedir. Nitekim, yakın tarihte verilen bir kararda (5.06.2018 tarihli Amerkhanov&Türkiye kararında), "başvuranın Kazakistan'a gönderilmesi halinde 3. maddeye aykırı şekilde gerçek bir kötü muameleye maruz kalma riski ile karşı karşıya geleceğine yönelik iddiasının yerel makamlar tarafından yeterli düzeyde incelenmemesi ve yasa dışı sınır etmeye karşı bir yasal sürecin yokluğu nedeniyle AİHM, başvuranın 19.03.2012 tarihinde Kazakistan'a sınır dışı edilmesinin AİHS'in 3. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Buna ek olarak AİHM aynı kararda başvurucunun tutulduğu Kumkapı Geri Gönderme Merkezi'ndeki tutukluluk koşullarının -tutuklanmanın ne zaman sona ereceği konusundaki belirsizliğin neden olduğu olası kaygılarla birlikte- başvuranda tutuklamanın doğasında bulunan kaçınılmaz stres seviyesini aşan ve 3. maddede yasaklanan aşağılayıcı muamele eşiğine ulaşan endişelere neden olduğu dolayısıyla başvurucunun Kumkapı Geri Gönderme Merkezi'nde tutulduğu fiziki koşullar nedeniyle AİHS'in 3. maddesinin bu yönden de ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Görüldüğü üzere Türkiye'nin AİHS'in 3. maddesi kapsamında sorumluluğu halen gündeme gelebilmektedir.

Bu sebepledir ki, bu madde kapsamında gerek iç hukuk mevzuatında gerekse diğer koşullarda (örneğin fiziki koşulların iyileştirilmesi) Türkiye'nin AİHS sözleşmesi hükümleri kapsamında düzenlemeye gitmesi ve tüm standartlarını ulusal mevzuat düzeyine yükseltmesi AİHM önüne gelen şikayetlerde faydalı olacaktır.

Footnotes

1 Türkiye sözleşmeyi imzaya koyduğu tarihten sonra sözleşme ile bağlanma işlemini tamamlamak maksadıyla 10.03.1954 tarih ve 6366 sayılı ''İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumu Sözleşmesi ve Buna Ek Protokolün Tasdiki Hakkında Kanun'u'' çıkarmıştır. (RG, 19.03.1954)

2 Mehmet Semih Gemalmaz- Ulusalüstü İnsan Hakları Işığından Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (madde 3/İşkence Yasağı) Analizi, I. Baskı Ankara Barosu Yayınları, Ankara, 2006, Sayfa 24 prg. 2

3 Aisling Reidy; İşkencenin Yasaklanması; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 3. Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Kılavuz; Avrupa Konseyi İnsan Hakları Genel Müdürlüğü Almanya- Temmuz 2002, sayfa 10, prg. 1

4 Mehmet Semih Gemalmaz- Ulusalüstü İnsan Hakları Işığından Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (madde 3/İşkence Yasağı) Analizi, I. Baskı Ankara Barosu Yayınları, Ankara, 2006, Sayfa 155 prg. 6

5 İrlanda& Birleşik Krallık Davası 18.01.1978 - Uğur Erdal& Bakırcı Hasan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 3. Maddesi Uygulama El Kitabı sayfa 102 prg. 3;OMCT El Kitapları Dizisi Cilt : 1 , 1. Baskı –Kasım 2006

6 Doç Dr. Anayurt Ömer – Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadlarında İşkence Kavramı – Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C, XII ,Ankara 2008 Sayfa 427

7 Aksoy&Türkiye 18.12.1996 tarihli AİHM kararı

8 Avrupa Sözleşmesi Komisyonu pilot içtihadı için bknz: M.S. Gemalmaz Madde 3 Analizi,2006, sayfa 198-  Yunan Davası;

"en azından ruhsal yahut bedensel olsun kasıtlı biçimde ağır ıstıraba yol açan ve vakanın şartları içerisindeki haksız olan muameleler."- burada uygulanan muameleler kasti olmasına rağmen işkenceye varacak ağırlıkta değildir.

9 Aisling Reidy; İşkencenin Yasaklanması; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 3. Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Kılavuz; Avrupa Konseyi İnsan Hakları Genel Müdürlüğü Almanya- Temmuz 2002 sayfa 25 prg. 2

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.