ÖZET

Emisyon primi, anonim şirketlerin kuruluşları sırasında veya sermayelerini artırmaları dolayısıyla ihraç ettikleri pay senetlerinin üzerinde yazılı değerin, payın nominal değerinin üzerinde bir bedel olmasından kaynaklanan kazançlardır ve nominal değer ile satış bedeli arasındaki farkları ifade eder. Söz konusu olumlu fark; emisyon primi, hisse senedi ihraç primi veya agio olarak adlandırılır ve çıkarılan paylara  primli pay  denir.

İlgili husus esas olarak 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ("TTK")'nun "Primli Paylar" başlıklı 347. maddesinde düzenlenmiş olmakla birlikte, muhtelif kanunlarda emisyon priminin vergilendirilmesine ilişkin sonuçlar düzenlenmiştir.

Anahtar Kelimeler: Emisyon Primi, Hisse Senedi İhraç Primi, Agio, Primli Paylar, Türk Ticaret Kanunu, Vergi Usul Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu, Gider Vergisi Kanunu, Sermaye Piyasası Kanunu.

GİRİŞ

Bu makale kapsamında, anonim şirketlerin halka açılma sürecinde sıklıkla gözlemlenen bir kurum olan emisyon primi hususuna ilişkin olarak yapılacak açıklamalar, öncelikle emisyon priminin kavramsal açıklaması ve uygulamada tartışmaya yol açan nitelendirilme problemi kapsamında ele alınacak olup, sonrasında kanun düzenlemesi uyarınca kanuni yedek akçe olarak kabul edilmesinin hükümleri incelenecek, ardından çeşitli kanun düzenlemeleri uyarınca emisyon primine atfedilen vergilendirmeye ilişkin sonuçlar açıklanacaktır.

  1. EMİSYON PRİMİ

Anonim şirketlerin kuruluşlarında veya sermayelerini artırdıkları sırada ihraç ettikleri payların bedelinin nominal değeri aşan kısmı emisyon primidir. TTK'nın 347. maddesinde nominal değerinden aşağı bir bedel belirlenmek suretiyle yeni pay çıkarılamayacağı hüküm altına alınmıştır. Madde gerekçesinde, bahsedilen kurala uyulmadığı takdirde alınacak önlemler ve uygulanacak yaptırımlar belirtilmiş olup, açıkça yasaklanan bu hususa aykırılık halinde sermaye artırımlarında sermaye azaltılması gibi ratio legis'e uymayan sonuçların doğabileceği ifade edilmiştir.

Yine TTK'nın 347. maddesi kapsamında, payların nominal değerinden yüksek bir bedelle çıkarılabilmeleri için gerçekleşmesi gereken iki ön koşula yer verilmiştir ancak, dikkat edilmesi gereken husus bahsi geçen koşulların seçimlik olması dolayısıyla birlikte gerçekleşmiş olmalarının aranmamasıdır. Bu koşullar kanun metninde:

  1. Esas sözleşmede hüküm bulunması veya
  2. Genel kurul kararı bulunması

olarak sayılmıştır.

İlaveten, TTK'nın 480/2. maddesinde kayıtlı sermaye sistemini kabul eden anonim şirketler söz konusu olduğunda esas sözleşme ile yönetim kuruluna primli pay çıkarma yetkisi tanınabilir denmiştir. Kanun gerekçesinde, bu konuda düzenlemeye yer verilmesinin amacı emisyon primlerine ilişkin olarak Sermaye Piyasası Kanunu("SerPK")'nun 12. maddesiyle uyum sağlanma amacı olarak belirtilmiştir. 

Buna ek olarak belirtilmelidir ki, hisse senetlerinin maliyet bedeli veya nominal değerinin üzerinde bir bedelle satıldığı her durumda oluşan farklar emisyon primi olarak nitelendirilemez. Emisyon primi olarak nitelendirilme için hisse senetlerinin ihraç ediliyor olması şartı aranır.

Pratikte, emisyon primlerinin içeriği konusunda görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Bu görüşlerden biri emisyon primini sermayenin bir parçası olarak görüp yedek akçe olarak kabul etmekteyken, diğer görüş uyarınca, emisyon primi gelir ve kâr olarak değerlendirilmektedir.

İlk görüş uyarınca, emisyon primi öz sermayenin bir unsuru olarak değerlendirilir. Bunun açıklaması anonim şirketler için sermayenin tescil edilen sermayeye ek olarak yedek akçeler, dağıtılmamış kârlar ve aktifte meydana gelen diğer fazlalıkları da içeren bir bütünü temsil etmesidir. Şirkete yeni ortakların katılması söz konusu olduğunda eski ortakların haklarının korunması amacıyla, yeni ortakların nominal sermayeye ek olarak, eski ortakların nominal sermaye dışındaki hakları kadar fazla bir ödemede bulunmalarını sağlamak önem arz etmektedir. Buna göre, yeni katılan ortaklar, payları nominal değerinin üstünde bir bedelle iktisap edip, söz konusu fazla ödemeyi gerçekleştirmiş olur. Dolayısıyla emisyon primi esasen şirkete yeni katılan ortağın yatırdığı sermayeden ibarettir ve kâr olarak nitelendirilmesi doğru değildir.

İkinci görüşe göre, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ("GVK")'nun 38. maddesi uyarınca bilanço esası itibariyle, ticari kazancın işletmedeki öz sermayenin hesap dönemi başındaki ve sonundaki tutarları arasındaki müspet farkları ifade etmesi sebebiyle emisyon primi işletme açısından bir kâr unsuru olarak nitelendirilmelidir. Bu görüşün altında yatan temel düşünce anonim şirketlerin bütün kazançlarının içerik ve kaynaklarına bakılmaksızın ticari kazanç addedilmesidir ve bu görüşü kabul edenler tarafından emisyon primlerinin kurumlar vergisine tabi tutulması gerektiği savunulur.

Ancak, hem kanun metninin açık lafzı hem de Tekdüzen Muhasebe Hesap Planı kapsamında emisyon primlerinin "520-Hisse Senedi İhraç primleri" adı altında sermaye yedeği olarak muhasebeleştirilmekte olması hususu ve ek olarak emisyon priminin gelir olarak nitelendirilmediği dikkate alındığında ilk görüşün daha isabetli olduğu anlaşılacaktır. Buna ek olarak İdare'nin de bu konudaki görüşü emisyon priminin kâr olarak nitelendirilmemesi yönündedir.

  • Gelir İdaresi Başkanlığı'nın B.07.1.Gib.4.34.16.01-125[15-2015/289]-5906959069 sayılı ve 16/05/2016 tarihli özelgesi

"Kurumlar Vergisi Kanununun 15 inci maddesinin birinci fıkrasında, kamu idare ve müesseseleri, iktisadî kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadî işletmeleri, kooperatifler, yatırım fonu yönetenler, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, zirai kazançlarını bilanço veya ziraî işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçilerin anılan fıkranın bentlerinde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dâhil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin kurumlar vergisine mahsuben tevkifat yapmaya mecbur oldukları hükme bağlanmıştır. Menkul sermaye iratları açısından vergiyi doğuran olay niteliğinde olan hukuki ve ekonomik tasarrufun gerçekleşmesinde, gelirin sahibi tarafından talep edilebilir hale gelmesi anlamına gelen hukuki tasarruf aşaması, gelirin istendiği anda sahibine ödenecek hale gelmesi anlamına gelen ekonomik tasarruf aşamasınca izlenmekte olup söz konusu menkul sermaye iradı gelirinin fiilen tahsil edilip edilmemesi gelirin elde edilmesine etki etmemektedir. Bu hüküm ve açıklamalar çerçevesinde, emisyon priminin geçmiş yıl zararlarına mahsup edilmesi işleminin kar payı dağıtımı olarak değerlendirilmemesi ve kar dağıtımına bağlı tevkifat yapılmaması gerekmektedir"

  1. EMİSYON PRİMİNİN KANUNİ YEDEK AKÇE OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİNİN SONUÇLARI

TTK'nın 347. maddesinin gerekçesinde, "Çıkarma primi malvarlığını zenginleştirdiğinden şirketi güçlendirir. 519 uncu maddenin ikinci fıkrasının (a) bendine göre prim, kanunî yedek akçedir." ifadelerine yer verilmiş ve buna ek olarak emisyon priminin kanunî yedek akçe olduğu kanun metninde de kabul edilmiştir.

Kanunî yedek akçeler, TTK'nın 519 ve 520. maddesinde genel kanunî yedek akçe ile şirketin iktisap ettiği kendi pay senetleri için ayırdığı yedek akçe olmak üzere iki ayrı başlık altında düzenlenmiştir. Genel kanunî yedek akçe ise birinci ve ikinci olmak üzere ikili bir ayrıma tabi tutulmuştur. Ayrılmaları gibi çözülüp harcanmaları da Kanun'la sıkı kurallara bağlanmıştır. Şirket esas sözleşmesine hüküm konularak veya esas sözleşme değişikliğine gidilerek ya da genel kurulda karar alınarak kaldırılmaları yahut sınırlandırılmaları mümkün değildir.

TTK'nın 519. maddesinde yer alan hükümlere göre, yıllık kârın yüzde beşi, ödenmiş sermayenin yüzde yirmisine ulaşıncaya kadar genel kanunî yedek akçeye ayrılır. Bu sınıra ulaşıldıktan sonra ise, yeni payların çıkarılması dolayısıyla sağlanan primin (emisyon primi), çıkarılma giderleri, itfa karşılıkları ve hayır amaçlı ödemeler için kullanılmamış bulunan kısmı, genel kanunî yedek akçeye eklenir. Bu kapsamda emisyon primi kazancı olağandışı bir genel kanunî yedek akçe kaynağı olarak nitelendirilir.

Birinci tertip kanuni yedek akçenin ayrılmasında, ödenmiş sermaye esas alınırken, emisyon priminin de dahil olduğu genel kanunî yedek akçelerin harcanmasında ödenmemiş sermaye de dahil nominal sermaye esas alınmaktadır. Kanunî yedek akçenin nominal sermayenin yarısını aşmaması halinde yedek akçe yalnızca;

  • Zararların kapatılmasında,
  • İşlerin iyi gitmediği zamanlarda işletmeyi idame ettirme amacıyla,
  • İşsizliğin önüne geçmeye veya olumsuz sonuçlarını hafifletmeye elverişli tedbirler alınmasında kullanılabilecektir.

Bu üç konu dışında kanunî yedek akçelerin kullanılması mümkün değildir. Nominal sermayenin %50'si aşıldıktan sonra yedek akçe şirket yararına kullanılabilir.

Yedek akçelerin %50 sınırını geçmesi halinde aşan kısım için söz konusu düzenleme, sermayeye eklenebileceği ve bu işlemin kâr dağıtımı olarak kabul edilmeyeceği şeklindedir. Kanunî yedek akçelerin %50'yi aşan kısmının ortaklara dağıtılması halinde gelir vergisi stopajına tabi olabilecektir. Ancak, emisyon priminin yedek akçe olarak ayrılmasını düzenleyen 6102 sayılı TTK'nın 519. maddesindeki ifadenin, söz konusu kanunî yedek akçenin kâr payı olarak dağıtılmaması yönünde bir düzenleme olup olmadığı uygulamada tartışılan bir husustur. Konuya ilişkin aşağıda yer verilen özelge uyarınca kâr payı olarak dağıtılacak emisyon priminin kurumlar vergisinden istisna edilmeyeceği düzenlenmiştir.

  • Gelir İdaresi Başkanlığı'nın 62030549-125[6-2014/105]-88462 sayılı ve 20.10.2015 tarihli özelgesi

"5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde, anonim şirketlerin kuruluşlarında veya sermayelerini artırdıkları sırada çıkardıkları payların bedelinin itibari değerini aşan kısmının kurumlar vergisinden istisna olduğu hükme bağlanmıştır.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b) alt bendi, Kurumlar Vergisi Kanununun 15 inci maddesinin ikinci fıkrası ile 30 uncu maddesinin üçüncü fıkrasında kâr payları üzerinden yapılacak vergi kesintisine ilişkin hükümlere yer verilmiştir. 03.02.2009 tarihli ve 2009/14592, 14593 ve 14594 sayılı Bakanlar Kurulu Kararları uyarınca kâr payları üzerinden yapılacak vergi kesintisi oranları %15 olarak belirlenmiştir.

Öte yandan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 519. maddesinde ise

"(1) Yıllık kârın yüzde beşi, ödenmiş sermayenin yüzde yirmisine ulaşıncaya kadar genel kanuni yedek akçeye ayrılır.

(2) Birinci fıkradaki sınıra ulaşıldıktan sonra da;

a) Yeni payların çıkarılması dolayısıyla sağlanan primin, çıkarılma giderleri, itfa karşılıkları ve hayır amaçlı ödemeler için kullanılmamış bulunan kısmı,

...

genel kanuni yedek akçeye eklenir.

(3) Genel kanuni yedek akçe sermayenin veya çıkarılmış sermayenin yarısını aşmadığı takdirde, sadece zararların kapatılmasına, işlerin iyi gitmediği zamanlarda işletmeyi devam ettirmeye veya işsizliğin önüne geçmeye ve sonuçlarını hafifletmeye elverişli önlemler alınması için kullanılabilir.

...

5) Özel kanunlara tabi olan anonim şirketlerin yedek akçelerine ilişkin hükümler saklıdır...."

hükmü yer almaktadır.

Bu hüküm ve açıklamalar çerçevesinde; kurumlar vergisinden istisna edilen ve sermayeye eklenmemiş olan emisyon primlerinin Türk Ticaret Kanunu hükümleri uyarınca ortaklara dağıtılmasının mümkün olması halinde, bu işlem kar payı dağıtımı sayılacak olup dağıtılan emisyon primi tutarları üzerinden Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesi ile Kurumlar Vergisi Kanununun 15 inci ve 30 uncu maddelerinde yer alan hükümler çerçevesinde kâr dağıtımına bağlı vergi kesintisi yapılacaktır."

  1. EMİSYON PRİMİ VE VERGİLENDİRİLMESİ

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu ("KVK")'nun "İstisnalar" başlıklı 5. maddesinin 1. fıkrası ç bendi uyarınca, "anonim şirketlerin hem kuruluşlarında hem de sermayelerini artırdıkları sırada çıkardıkları payların, itibari değerinin üzerinde bir bedelle elden çıkarılması halinde oluşan kazançlar" kurumlar vergisinden istisna edilmektedir. Bu istisna hükmü, anonim şirketlerin portföylerinde bulunan ve başka şirketlere ait olan hisse senetlerinin elden çıkarılmasından sağlanan kazançları kapsamamaktadır.

Söz konusu düzenlemenin getirdiği önemli bir yenilik, Mülga 5422 sayılı Kanun kapsamında istisnadan yararlanabilmek için istenen "hisse senedi ihraç edilmesi koşulunun" kaldırılmış olmasıdır.

Buna ek olarak, KVK'da yer alan yeni düzenlemede "hisse senetlerinin" ibaresi yerine, "payların" ibaresinin kullanılması ile amaçlananın, anonim şirketlerin nominal değerinin üstünde senede bağlanmamış bulunan pay ihraçlarında da emisyon primi istisnasından yararlanmalarının istenmesi olarak yorumlanmaktadır. Bahsedilen istisnanın kapsamında olması için, anonim şirketlerin pay bedellerini itibari değerlerinin üzerinde belirleyerek yaptıkları sermaye artırımlarında, yeni ihraç olunan payların hisse senedine bağlanmış olup olmaması koşulu aranmayacaktır.

İlaveten, söz konusu istisnaya ilişkin daha önceki düzenleme ile ileri sürülen hisse senetlerinin borsaya kayıtlı olması veya emisyon primi kazancının dağıtılmaması gibi hususlar da yeni düzenlemeyle birlikte tamamen yürürlükten kalkmıştır. Ezcümle, KVK 5. maddenin l. fıkrası ç bendi uyarınca, emisyon primlerinin tutarının tümü, herhangi bir koşul aranmaksızın kurumlar vergisinden istisna edilmiş durumundadır.

Buna ek olarak, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu'nun "Sosyal ve Askeri Amaçlı İstisnalarla Diğer İstisnalar" başlıklı 17/4-g hükmü uyarınca "Külçe altın, külçe gümüş, kıymetli taşlar (elmas, pırlanta, yakut, zümrüt, topaz, safir, zebercet, inci, kübik virconia, döviz, para, damga pulu, değerli kâğıtlar, hisse senedi, tahvil, varlık kiralama şirketleri tarafından ihraç edilen kira sertifikaları, Türkiye 'de kurulu borsalarda işlem gören sermaye piyasası araçları ile metal, plastik, lastik, kauçuk kağıt, cam hurda ve atıklarının teslimi," katma değer vergisinden istisna tutulmuştur.

Son olarak 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu'nun .maddesinin (u) bendi uyarınca "Bankalar, sigorta şirketleri, emeklilik şirketleri ve ipotek finansmanı kuruluşlarının kuruluşlarında veya sermayelerini artırdıkları sırada çıkardıkları hisse senetlerinin itibari değerlerinin üzerinde elden çıkarılması sonucu kendi lehlerine kalan paralar" banka ve sigorta muameleleri vergisinden istisna edilmiştir.

SONUÇ

Emisyon primi uygulanması esas olarak şirketlerin halka açılmalarının teşvik edilmesini amaçlamaktadır. Emisyon primleri, ilgili kanun maddesi gerekçesinde de belirtildiği üzere şirketi güçlendirici bir özelliğe sahiptir ve buna ek olarak şirketlerin finansman ihtiyacını karşılamaya yönelik alternatif bir çözüm yoludur. Halihazırda emisyon primine tanınmış olan istisnalar yukarıda açıklanmış olmakla birlikte, yeni düzenlemelerle kurumun işlevselliği arttırılabilir.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.