Co-authored by M. Talha SAZAK, Stj. Avukat

ÖZET

KDV Genel Uygulama Tebliği'nin kur farklarına katma değer vergisi ("KDV") uygulanması gerektiğine dair düzenlemelerinin iptali istemiyle açılan davada gelinen noktada, Danıştay 4. Dairesi'nin, Vergi Dava Daireleri Genel Kurul Kararı'na uyarak ilgili düzenlemeyi iptal etmesi beklenmektedir. İptalin gerçekleşmesiyle birlikte, Kanun düzeyinde yeni bir düzenleme yapılmadığı sürece, bedeli döviz cinsinden belirlenen işlemlerde fatura tarihi ile bedelin tahsili tarihi arasında ortaya çıkan kur farkları üzerinden KDV hesaplanması uygulaması son bulacaktır.

Anahtar Kelimeler: KDV, KDV Kanunu 24. madde, Kur Farkı, Fiyat Farkı, Mal Bedeli, Danıştay.

GİRİŞ

85 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı1 ile 32 sayılı Karar'da yapılan değişiklikler ile sözleşme bedellerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak belirlenmesi sınırlandırılmış olsa da menkul satış sözleşmelerine ve konusunu hizmet ifası teşkil eden birçok sözleşme türüne tanınan istisnalar nedeniyle vadeli olarak satılan mal ve hizmet bedelleri üzerinden kur farkı oluşmaya devam etmektedir. Diğer taraftan bedelinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak belirlenmesi yasaklanan sözleşme türleri kapsamında düzenlenen faturalarda, bedel tutarının döviz cinsinden gösterilemeyeceğine yönelik bir düzenleme de henüz yapılmamıştır. Bu yüzden kur farkları vergi gündemindeki yerini kaybetmemiş, tam tersine son dönemlerde döviz kurunda yaşanan olağandışı hareketlilik nedeniyle kur farklarının vergisel sonuçları daha da önem arz eder hale gelmiştir.

Bedeli döviz cinsinden belirlenmiş mal teslimi ve hizmet ifalarında bedelin fatura tarihinden sonra tahsil edilmesi sonucunda, döviz kurundaki değişimin yönüne göre satıcının lehine veya aleyhine kur farkı ortaya çıkmaktadır. Dövizli işlemlerde bedel fatura düzenlenme gününde geçerli olan döviz kuru üzerinden Türk Lirasına çevrilerek KDV matrahı hesaplanmaktadır. Fatura düzenlenme tarihi ile bedelin tahsil tarihi arasındaki periyotta oluşan kur farkları üzerinden KDV hesaplanıp hesaplanmayacağı hususu her zaman vergi mevzuatında tartışılagelen hususlardan birisi olmuştur. Yakın zamanda vergi yüksek yargısı tarafından konuya dair verilen karar bu tartışmalara son verecek niteliktedir.

Makalemizde KDV Genel Uygulama Tebliği'nin kur farkı üzerinden KDV hesaplanmasına ilişkin düzenlemelerinin iptal istemine ilişkin kararın temyizi üzerine Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu ("DVDDGK") tarafından verilen karar ve bu kararın uygulamaya etkisi ele alınacaktır.

I. VERGİ İDARESİNİN YAKLAŞIMI

1.1. KDV Kanunu'nun İlgili Hükümleri

3065 sayılı KDV Kanunu'nun 20. maddesinde, teslim ve hizmet işlemlerinde matrahın bu işlemlerin karşılığını teşkil eden bedel olduğu; bedel deyiminin ise işlem karşılığında malı teslim alan veya hizmetten yararlanan tarafından ödenen veya borçlanılan para veya para ile temsil edilebilen değerler toplamına karşılık geldiği ifade edilmiştir. Aynı Kanun'un 21. maddesinde ithalatta KDV matrahını oluşturan unsurlar arasında, "gümrük beyannamesinin tescil tarihine kadar yapılan diğer giderler ve ödemelerden vergilendirilmeyenler ile mal bedeli üzerinden hesaplanan fiyat farkı, kur farkı gibi ödemeler" de sayılmıştır.

Öte yandan KDV Kanunu'nun "Matraha dahil olan unsurlar" başlıklı 24. maddesinde "vade farkı, fiyat farkı, faiz, prim gibi çeşitli gelirler"in KDV matrahına dahil unsurlar arasında yer aldığı belirtilmiştir.

Bir başka anlatımla, matraha dahil olan unsurlar arasında "fiyat farkı, vade farkı, faiz ve prim" açıkça sayılırken; kur farkları bu madde kapsamında açıkça belirtilmemiştir.

Mevzuattaki bu boşluk konu ile ilgili görüş ayrılıklarına sebep olmuş, Vergi İdaresi konu ile ilgili kur farklarının da bu madde başlığı altında değerlendirileceği görüşünü savunurken; yargı ise kur farklarının ilgili madde kapsamında değerlendirilemeyeceğini savunmaktadır.

Son olarak, aynı Kanun'un 26. maddesinde bedelin döviz ile hesaplanması halinde dövizin, vergiyi doğuran olayın meydana geldiği andaki cari kur üzerinden Türk parasına çevrileceği hüküm altına alınmıştır.

1.2. Vergi İdaresinin Düzenlemeleri

1.2.1. Tebliğ Düzenlemesi

Kanun'un "Matraha dahil olan unsurlar" başlıklı maddenin (c) bendine göre: "Vade farkı, fiyat farkı, faiz, prim gibi çeşitli gelirler ile servis ve benzer adlar altında sağlanan her türlü menfaat, hizmet ve değerler." matraha dahil edilecektir2. Bahsi geçen düzenlemede geçen 'gibi' ifadesi farklı yorumlara sebep olmuş; bu konudaki ayrım da tam olarak bu noktada ortaya çıkmıştır. Maliye Bakanlığı ise söz konusu düzenlemeyi geniş yorumlamış olup; Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliği'nin, matraha dahil unsurları düzenleyen III/A-5 bölümünün 5.3. Kur Farkları'' alt başlıklı bölümünde,

"Bedelin döviz cinsinden veya dövize endekslenerek ifade edildiği işlemlerde, bedelin kısmen veya tamamen vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu tarihten sonra ödenmesi halinde, satıcı lehine ortaya çıkan kur farkı esas itibarıyla vade farkı mahiyetinde olduğundan, matrahın bir unsuru olarak vergilendirilmesi gerekmektedir. Buna göre, teslim veya hizmetin yapıldığı tarih ile bedelin tahsil edildiği tarih arasında ortaya çıkan lehte kur farkı için satıcı tarafından fatura düzenlenmek ve faturada gösterilen kur farkına, teslim veya hizmetin yapıldığı tarihte bu işlemler için geçerli olan oran uygulanmak suretiyle katma değer vergisi hesaplanır. Bedelin tahsil edildiği tarihte alıcı lehine kur farkı oluşması halinde, kur farkı tutarı üzerinden alıcı tarafından satıcıya bir fatura düzenlenerek, teslim ve hizmetin yapıldığı tarihteki oran üzerinden katma değer vergisi hesaplanması gerekmektedir." içeriğinde düzenleme yer almaktadır. Bahsi geçen Tebliğ'in "ithalatta matrah" başlıklı III/A-2 bölümünde ise "gümrük beyannamesinin tescil tarihine kadar oluşan fiyat farkı ve kur farkı gibi ödemelerin KDV'nin matrahına dahil olduğu" ifade edilmektedir.

Aynı Tebliğ'in matrahta değişikliğe yol açan işlemlerde katma değer vergisi oranını düzenleyen III/B-1.2. bölümünün "1.2.2. Kur Farkları'' alt başlıklı bölümü ise, "Teslim veya hizmetin yapıldığı tarih ile bedelin tahsil edildiği tarih arasında ortaya çıkan lehte kur farkı için satıcı tarafından faturada gösterilen kur farkına, teslim veya hizmetin yapıldığı tarihte bu işlemler için geçerli olan oran uygulanmak suretiyle katma değer vergisi hesaplanır. Bedelin tahsil edildiği tarihte alıcı lehine kur farkı oluşması halinde, kur farkı tutarı üzerinden alıcı tarafından, teslim ve hizmetin yapıldığı tarihteki oran üzerinden katma değer vergisi hesaplanması gerekmektedir." düzenlemesini içermektedir.

1.2.2. Sirküler Düzenlemesi

60 no.lu KDV Sirküleri'nin "Yurt İçi Teslimler ile İhraç Kayıtlı Teslimlerde Oluşan Kur Farkları" başlıklı 4.5 numaralı bölümünde ise,

"Yurt içinde KDV uygulanmak suretiyle teslim edilen mallara ilişkin olarak,

-KDV dahil toplam bedelin dövize endeksli olarak belirlenmesi durumunda vergiyi doğuran olayın meydana geldiği tarih ile ödeme tarihi arasında ortaya çıkan kur farkı bedeline iç yüzde oranı uygulanarak,

-Dövize endeksli toplam bedele KDV'nin dahil edilmemesi durumunda vergiyi doğuran olay ile ödeme tarihi arasında ortaya çıkan kur farkları üzerinden lehine kur farkı ortaya çıkan mükellef tarafından düzenlenecek faturada KDV hesaplanması ve kur farkının ortaya çıktığı dönemde her iki mükellef tarafından genel esaslar çerçevesinde işlem yapılması gerekmektedir."

düzenlemesi yer almaktadır.

1.2.3. Özelge

Dövizli çek ve senetlerin tahsili, cirosu veya kırdırılması durumunda ortaya çıkan kur farklarının KDV uygulamasına dair Gelir İdaresi Başkanlığı'nca verilen bir özelge3de aşağıdaki görüşler paylaşılmıştır:

"1-Bedelin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak belirlendiği yurtiçi satışlar nedeniyle teslimin gerçekleştiği tarih ile ödemenin yapıldığı tarih arasında lehe veya aleyhe oluşan kur farkları üzerinden kural olarak, KDV hesaplanması gerekmektedir.

2-Döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak düzenlenen çek ve senetlerin ciro edildikleri veya kırdırıldıkları tarih itibariyle ödeme gerçekleşmiş olduğundan, vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu tarih ile çek veya senetlerin ciro edildikleri ya da kırdırıldıkları tarih arasında lehe veya aleyhe bir kur farkı oluşmuşsa, 105 Seri No.lu KDV Tebliğinin4 (E) bölümündeki açıklamalar çerçevesinde hareket edilecektir.

3- Söz konusu çek ve senetlerin ciro edildikten veya kırdırıldıktan (ödeme gerçekleştirildikten) sonra nihai olarak tahsil edildiği tarihe kadar oluşacak kur farklarının KDV matrahı ile bir ilişkisi bulunmamaktadır. Bu nedenle, döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak düzenlenen ve vade tarihinden önce ciro edilen veya kırdırılan çek ve senetlerin ciro veya kırdırılma tarihinden sonra oluşan ve işlemin matrahında herhangi bir değişiklik meydana getirmeyen kur farkları için fatura düzenlenmesine ve KDV hesaplanmasına gerek bulunmamaktadır."

1.2.4. Vergi İdaresinin Yaklaşımının Özeti

Yukarıya alınan ilgili düzenlemelerden kur farklarının KDV boyutuna ilişkin Vergi İdaresinin yaklaşımı aşağıdaki şekilde özetlenebilir:

  • Vade farkları gibi kur farkları da mal ve hizmet bedelinin bir parçası olduğundan KDV hesabında matraha dahil edilmelidir.
  • Ortaya çıkan kur farkları için mal/hizmet bedelinin tahsili sırasında, kurdaki değişimin yönüne göre satıcı veya alıcı tarafından fatura düzenlenmelidir.
  • Taraflar aralarında KDV'nin peşin tahsil edileceği hususunda mutabakata varmamışlarsa alacağın tahsil tarihinde düzenlenecek faturada ortaya çıkmış olan kur farkına iç yüzde oranı uygulanarak KDV hesaplanmalıdır.
  • Düzenlenecek faturada uygulanacak KDV oranı, döviz cinsinden alacağı doğuran malın teslimi veya hizmetin ifası sırasında uygulanan oran olmalıdır.
  • Bedeli döviz cinsinden belirlenmiş mal teslim ve hizmet ifasından doğmuş alacak ve borçlar için dönem sonlarında VUK gereği hesaplanan kur farkı gelir ve giderleri için KDV hesaplanmamalıdır.

II. VERGİ YARGISININ YAKLAŞIMI

2.1. Genel Bakış

Kur farklarının KDV'ye tabi tutulabilirliği konusunda Danıştay'ın geçmiş dönemlerdeki kararlarında istikrar bulunmamaktadır. Yüksek Mahkeme'nin kur farklarının KDV'ye tabi olmadığına yönelik birçok kararı5 olduğu gibi, aksi yönde verilmiş pek çok kararı6 da mevcuttur. Kur farklarının KDV'ye tabi tutulması yönünde verilen kararlar, kur farklarının KDV Kanunu'nun 24/c maddesi kapsamında KDV matrahına dahil unsurlar arasında yer aldığı gerekçesine dayandırılmıştır. Vergi İdaresinin görüşünün aleyhine verilmiş olan Danıştay kararlarında esas alınan gerekçeler ise; kur farklarının KDV Kanunu'nda matraha dahil unsurlar arasında sayılmaması, pozitif yönde gekçekleşmelerinin mümkün olduğu gibi negatif yönlü gerçekleşmelerinin de mümkün olması, müstakil bir hizmet olarak kabul edilmelerinin mümkün olmaması gibi nedenlerdir.

Ancak son dönemlerde Danıştay kararlarının kur farklarının KDV'ye tabi olmadığı yönünde istikrar kazandığı söylenebilir ki, aşağıda bahsedeceğimiz DVDDGK Kararı ile vergi yargısının konu hakkındaki görüşü netleşmiştir.

2.2. Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunun Kararı

Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliği'nin, kur farklarını matraha dahil unsurlar arasında sayan III/A-5.3. numaralı bölümü ile kur farkları üzerinden kur farkını doğuran dövizli işlemin tabi olduğu oranda KDV hesaplanması gerektiğini düzenleyen III/B-1.2 bölümleri iptal davasına konu edilmiştir. İptal istemi Danıştay Dördüncü Dairesi'nin 18.5.2017 tarih ve E:2014/4834, ve E:2014/4834, K:2017/4605 sayılı kararıyla reddedilmiştir. Dördüncü Daire'nin kararı, temyiz üzerine DVDDGK'nın 13.12.2017 tarih ve E.2017/548, K. 2017/606 sayılı kararı ile bozulmuştur.

2.2.1. Kararın Gerekçesi

Davacı Şirket, Danıştay 4. Dairesi'nin ret kararını temyize götürürken, kur farkının KDV Kanunu'nun 24. maddesinde gösterilen ve yukarıda da kısaca açıklanan kavramlara benzer nitelikte olmadığını; vade farkı ve faizin, mal teslimi veya hizmet ifasında bulunan kişiye her zaman ekonomik anlamda fayda sağladığını; dövizli işlemler sonrasında ise mal teslimi veya hizmet ifasında bulunan kişi tarafından her zaman ilave bir bedel elde edilmesi mümkün olmadığını ve ekonomik anlamda zarar ile karşılaşılabileceğini; kanunda ender görülen işlemlerin matraha dahil edileceği açıkça belirtilmesine rağmen kur farklarını gibi önemli bir kavramın bu işlemler arasında sayılmamış olmasının bilinçli bir tercih olduğunu; 24. maddede ''gibi'' ifadesinin kullanılmasının verginin kanuniliği ile hukuki belirlilik ilkesine aykırılık teşkil ettiğini ve bu sebep dolayısıyla sözü geçen maddenin Anayasa'ya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı olduğu; KDV Kanunu'nun matraha dahil olan unsurları düzenleyen maddelerinde düzenleme yapma konusunda İdarenin bir yetkisinin bulunmadığını; verginin kanuniliği ilkesi uyarınca yetki verilmesinin de hukuken mümkün bulunmadığını ileri sürmüştür.

Bozma kararına dayanak gösterilen gerekçeler aşağıdaki gibi sıralanabilir:

  • Verginin kanuniliği ilkesine göre; verginin yükümlüsü, konusu, vergiyi doğuran olay, matrah, oran, tarh, tahakkuk, tahsil, zamanaşımı, muafiyet ve istisna gibi vergilendirmenin temel ögelerinin kanun ile belirlenmesi gerekir. Kur farkı ise, KDV Kanunu hükümleri ile değil Tebliğ düzenlemesi ile matraha dahil unsurlar arasına katılmıştır.
  • Teslim ve hizmet işlemlerinin karşılığını teşkil eden bedel kavramı KDV Kanunu'nda açıkça tanımlandıktan sonra, bedel kapsamında kabul edilmeyen ancak, matraha dahil edilmesi gereken gelir unsurları Kanun'un 24. maddesinin (c) fıkrasında sayılmış, ancak bu unsurlar arasında kur farkına yer verilmemiştir.
  • KDV Kanunu'nun 26. maddesinde, mal veya hizmetin karşılığını teşkil eden bedelin döviz ile hesaplanması halinde dövizin, malın teslimi veya hizmetin yapılması ile gerçekleşen vergiyi doğuran olayın meydana geldiği tarihteki cari kur üzerinden Türk parasına çevrilerek, bu yolla bulunan tutarın katma değer vergisinin matrahını oluşturacağı hükmü yer almaktadır.
  • Kur farkı, dövizin, değişik kurlardan ulusal paraya çevrilmesi sonucu ortaya çıkan fark olarak tanımlanmaktadır. Dövizli işlemler sonrasında mal teslimi veya hizmet ifasında bulunan kişi tarafından her zaman ilave bir bedel elde edilmesi mümkün olmadığından ve döviz kurunun düşmesi halinde alıcı lehine bir durum oluştuğundan kur farkı, niteliği itibarıyla maddede sayılan diğer gelir unsurlarından farklılık arz etmektedir.
  • Kanun'un 24. maddesinde yer alan "gibi" ifadesinden yola çıkılarak kur farkının vade farkı mahiyetinde olduğu kabul edilmek suretiyle katma değer vergisi matrahına dahil edilmesi, hukuk devletinin unsurlarından biri olan hukuki belirlilik ilkesiyle bağdaşmadığı gibi dava konusu Tebliğ ile katma değer vergisi matrahına ilişkin hükümlerin yorum yoluyla genişletilmesi, vergilendirmenin temel öğelerinin kanunla belirlenmesi gerekliliğini de kapsayan verginin kanuniliği ilkesine de aykırılık oluşturmaktadır.
  • KDV Kanunu'nun 21. maddesinde, ithalatta verginin matrahına dahil olan unsurlar arasında kur farkı açıkça sayılmasına rağmen 24'üncü maddesinde matraha dahil olan unsurlar arasında kur farkına yer verilmemiş olması kanun koyucunun, ithalat dışındaki işlemlerde kur farkının KDV matrahına dahil edilmesini amaçlamadığını göstermektedir.

2.2.2. Kararın Sonuçları

DVDDGK'nın bozma kararı ile Tebliğ'in anılan düzenlemelerinin iptaline ilişkin dava yeniden görülmek üzere Danıştay 4. Dairesi'ne tevdi edilmiştir. İYUK'un 49/4 ve 50. maddelerine göre, Danıştay'ın ilk derece mahkemesi olarak baktığı davalarda temyiz üzerine VDDGK'ca verilen bozma kararlarına karşın Danıştay'ın ilgili dairesi kararında ısrar edemez. Diğer bir deyişle VDDGK'nın kararına uyulması zorunludur. Bu durumda Danıştay 4. Dairesi VDDGK'nın kararına uyarak Tebliğ'in anılan hükümlerinin iptali yönünde karar verecektir. Tebliğ'in ilgili bölümünün iptali ile birlikte aşağıdaki sonuçlar ortaya çıkacaktır:

  • Tebliğ'in ilgili düzenlemesi iptal edildiğinden -vergi idaresi tarafından kur farklarının KDV matrahına dahil olacağına ilişkin KDV Kanunu'nda bir değişiklik yapılmadığı sürece- teslim veya hizmetin yapıldığı tarih ile döviz olarak belirlenen bedelin ödendiği tarih arasında satıcı lehine ortaya çıkan kur farkları için satıcı tarafından, satıcı aleyhine ortaya çıkan kur farkları için ise alıcı tarafından KDV hesaplanıp beyan edilmesi gerekmeyecektir.
  • İdare hukukunda iptal kararlarının geçmişe yönelik olarak hüküm doğurmasını engelleyen bir düzenleme olmadığından, Tebliğ'in yayımı tarihinden itibaren yapılan işlemlerin düzeltilmesi gündeme gelebilecektir.
  • KDV dâhil toplam tutar üzerinden dövize endekslenerek düzenlenen çek veya senetlerin ödenmesi sırasında ortaya çıkan kur farkları için iç yüzde yöntemiyle senet/çek bedelinden KDV'nin ayrıştırılarak beyan edilmesine gerek kalmayacaktır.
  • KDV Kanunu'nun 21. maddesine göre gümrük beyannamesinin tescil tarihine kadar mal bedeli üzerinden hesaplanan fiyat farkı, kur farkı gibi ödemeler ithalatta KDV'nin matrahına dahil olduğundan, söz konusu kur farkları üzerinden KDV hesaplanmaya devam edilecektir. Ancak, gümrük beyannamesinin tescil tarihinden itibaren ithalat bedelinin ödenmesine kadar geçecek sürede ortaya çıkan kur farkları üzerinden KDV hesaplanmayacaktır.

SONUÇ

KDV Genel Uygulama Tebliği'nin kur farkları üzerinden KDV hesaplanması gerektiğine dair ilgili hükümlerinin iptaline ilişkin dava henüz nihai karara bağlamamış olsa da DVDDGK'nın Tebliğ'in iptaline yönelik temyiz istemini kabulü karşısında Danıştay 4. Dairesi'nin farklı yönde bir karar vermesi olasılığı bulunmamaktadır. 4. Daire'nin DVDDGK kararına uyarak Tebliğ'in ilgili düzenlemesini iptal etmesi ile birlikte döviz cinsinden belirlenen mal ve hizmet bedelinin tahsili sırasında ortaya çıkan kur farkları üzerinden KDV hesaplanmayacaktır. Ancak ithalatta gümrük beyannamesinin tescil tarihine kadar oluşan kur farkları üzerinden KDV hesaplanması Kanun hükmü gereği olduğundan söz konusu kur farklarının KDV matrahı içerisinde yer alması uygulaması sürdürülecektir.

İdare hukukunda iptal kararlarının makable şamil olarak sonuç doğurmaları nedeniyle, iptal kararı ile ilgili Tebliğ düzenlemesi yürürlüğe girdiği tarihten (01.05.2014) itibaren yürürlükten kalkacağından, geçmişteki işlemlerin düzeltilmesi gündeme gelecektir.

Mükelleflerin Danıştay 4. Dairesi'nin kararını ve bu karara istinaden Vergi İdaresinin alacağı aksiyonları takip etmelerini öneriyoruz.

Footnotes

1. 13 Eylül 2018 tarih ve 30534 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır.

2. Vade farkı, birtakım sözleşmelerde tarafların serbest iradesiyle kararlaştırılan, vade tarihinden başlayarak, ödeme tarihinde bedele ekleme yapılmak suretiyle alacağın ulaştığı bedeldir. Vade farkının amacı, alacaklının zararını karşılamaktır ki bu zarar da alacaklının alacağını alırken yaşadığı gecikmeden doğmaktadır.

Fiyat farkı ise vade farkının aksine teslim veya hizmetin sözleşmede kararlaştırılan tarihten önce yapılması, kalitesinin kararlaştırılandan daha iyi olması gibi olumlu sebepler dolayısıyla sözleşmede belirlenen bedele ilave ödenen paralardır.

3. GİB Gelir Yönetimi Daire Başkanlığı'nın 02/11/2011 tarih ve B.07.1.GİB.0.01.53-010-19 sayılı özelgesi

4. Özelgede bahsi geçen 105 seri no.lu KDV Genel Tebliği, KDV Genel Uygulama Tebliği ile birlikte yürürlükten kalkmış olmakla birlikte, KDV Genel Uygulama Tebliği de mülga Tebliğ ile aynı yönde düzenleme içermektedir.

5. Örneğin; Danıştay 11. Dairesi'nin 04.10.2000 tarih ve 2000/1252 E. ve 2000/3658 K. sayılı; Danıştay 9. Dairesi'nin 10.10.2002 tarih ve 2002/3605 E., 2002/4126 K. sayılı kararları.

6. Örneğin; Danıştay 9. Dairesi'nin 26.05.2004 Tarih ve 2001/2624 E., 2004/3556 K. sayılı ve 28.04.2005 Tarih ve 2003/3833 E., 2005/1095 K. sayılı kararları

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.