2018 Takvim yılı ile birlikte iş uyuşmazlıklarının hızlı şekilde çözümlenmesi için 12 Ekim 2017'de kabul edilen İş Mahkemeleri Kanunu ile işçilik alacak ve tazminatları ve işe iade talepli davalar açısından arabulucuya başvurulması dava şartı haline getirilmişti. İş davalarına dönük uygulamanın başladığı 2018 başından itibaren arabuluculara giden dosya sayısı dikkate alındığında iş mahkemelerinde açılan dava sayısında gerileme olmuştur. İş mahkemelerinde açılan dava sayılarındaki bu olumlu gelişme karşısında, son değişiklikle yasalaşan 2/1286 Esas sayılı teklif doğrultusunda ticari uyuşmazlıklar bakımından da arabuluculuk şartı düzenlendi. Yeni Yasa ile ticari alacak ve tazminat talepleriyle dava açmadan önce arabulucuya başvurmak zorunlu hale getirildi. 1 Ocak 2019'dan itibaren ticari davalarda arabuluculuk şartı aranacak.

BİLMEMİZ GEREKENLER

  • Bu şart, düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay'da görülen davalar hakkında uygulanmayacak.
  • Konusu bir miktar paranın ödenmesini içeren alacak ve tazminat talepleri hakkında uygulanacak.
  • Arabulucu görevlendirme tarihinden itibaren başvuruyu 6 hafta içinde sonuçlandıracak bu süre zorunlu hallerde iki hafta uzatılabilecek.
  • Dava öncesi talep edilen ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir taleplerinde alınan tedbir ve ihtiyati haciz kararı sonrası dava açma süresi son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar durur.
  • Diğer kanunlarda tahkim veya başka bir alternatif uyuşmazlık çözüm yoluna başvurun zorunluğu olduğu veya tahkim sözleşmesinin bulunduğu hallerde uygulanmaz.
  • Kanun koyucu "Ticari Davalarda" arabuluculuğa başvurmayı şart koymuştur.  Peki Ticari Davalar Nelerdir? Kanun koyucu "Ticari Dava" olarak Türk Ticaret Kanunu Madde 4'te"Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; a) Bu Kanunda, b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde, d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta, e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde, f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır" şeklinde tanımlama yapmıştır.
  • "Ticari Dava" hakkında ayrıca Yargıtay'ın mezkur kararlarında; Y17HD 2016/17842 -2017/317K.... "Ticaret Mahkemelerinin görevli alanı 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 5/1 maddesinde "Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir." İfadesi ile ticari davalar ile sınırlandırılmıştır. Ticari davalar ise TTK 4. Maddesinde sayılmıştır. Buna göre 4/1 maddesinde nispi ticari davalar 4/1-a fıkrasından f fıkrasına kadar sayılan hususlar ise mutlak ticari davalar olarak sayılmıştır. Bir davanın nispi ticari dava sayılması için TTK 4/1. Maddesi birinci fıkrasında belirtildiği gibi her iki tarafında tacir olduğu ve her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili bir dava olması gerekmektedir. Mutlak ticari davalar ise TTK 4/1-a maddesinde her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu'nda düzenlenen hususlar ile yine TTK 4/1 f fıkrasına kadar sayılan yasalarda belirtilen davalar olarak sayılmıştır."  Y17HD E. 2016/19773 K. 2017/12012 ..... "Dava tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 4/1-a maddesi gereği her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu'nda düzenlenen hususlar ticari davalardır. TTK 5/1 maddesi gereği ticari davalara bakmakla görevli mahkeme asliye ticaret mahkemeleridir. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden itibaren Kanun'un 5/3 maddesi gereği asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki işbölümü olmaktan çıkmış görev ilişkisi haline gelmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 1. maddesi gereği göreve dair kurallar kamu düzeni ile ilgili olup mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir. Açılan somut davada davalılar arasında zorunlu mali sorumluluk sigortacısı da bulunmaktadır. Sigorta hukuku 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 6. kitabında 1401 vd. maddelerinde, zorunlu sorumluluk sigortası ise 1483 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu durumda Türk Ticaret Kanunu'nda düzenlenen hususlardan olması sebebiyle dava ticari dava olup asliye ticaret mahkemesi görev alanı içinde bulunmakta olup mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasına girilerek yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Y14HD E. 2016/5904 K. 2016/9858 ... "6102 Sayılı TTK'nın 5/1. maddesine göre, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bu hükme göre ticaret mahkemelerinin görev alanı ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleridir. Ticari faaliyetleri ilgilendiren bütün davalar ticari dava değildir. Ticaret mahkemeleri ayrı bir yargı kolu oluşturmayıp, asliye hukuk mahkemelerine göre ihtisas mahkemeleridir. Bu sebeple ticari işlerle ilgili bütün davalar ticaret mahkemelerinin görev alanına sokulmamış, yalnızca uzmanlık gerektiren hususların ticaret mahkemelerince karara bağlanması esası getirilmiştir. Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 Sayılı TTK'nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK'nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır. Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK'nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara dair davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara dair davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK'da yeterli görülmüştür. 6335 Sayılı Kanun'un 2. maddesiyle değişik 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanır.

 

UYGULAMADA TARTIŞMA YARATABİLECEK KONULAR

 

  • İcra takiplerinde arabuluculuk yoluna başvurma zorunluluğu olmayacak. Ancak itiraz üzerine dava açılmak istenirse önce arabulucuya gidilecek. İhtiyati hacizde ve ihtiyati tedbir de tıpkı icra takiplerinde olduğu gibi arabuluculuk süreci işletilmeyecek. Zira bu yollar birer geçici koruma tedbiridir.
  • Yine icra takiplerinden hareketle arabuluculuk takip hukukunda zorunlu değil. Başlatılan bir kambiyo takibi olduğu takdirde örnek 10 üzerinden başlatılan icra takibinde itiraz makamı icra tetkik hakimliği olduğundan zorunlu arabuluculuk bu aşamada da yok.
  • Yukarıda bahsettiğimiz ve kanunun lafzından da anlaşılacağı üzere "eda davalarından" bahsedilmektedir. Kanaatimizce menfi tespit davası için de arabuluculuk zorunlu olmayacaktır.
  • Tartışmaya konu olabilecek ve tarafların hukuki manevralarını etkileyebilecek bir diğer konu ise menfi tespit davalarının açılmasına sebebiyet verilmesi durumu. Tacirler arasında yaşanabilecek ticari uyuşmazlıklarda taraflar kendi menfaatleri doğrultusunda diledikleri hukuki aksiyon içinde bulunabilirler. Herhangi bir tacir karşı bir alacak ve/ya tazminat istemli dava açmayı düşündüğünde zorunlu olarak öncelikle arabulucuya başvurmak zorunda olacak. Müzakere süreci de olacaktır. Bu esnada kendisine husumet yöneltilen taraf arabuluculuk görüşmelerinin neticesini beklemeden menfi tespit davasını ikame edebilir. Böylece icra takibi başlatılmadan bir dava yoluna gidilmesi düşüncesinde karşı taraf arabuluculuk sürecini işletmeden menfi tespit davası ikame edebilecek ve bir anlamda aslında kendisini de koruma altına almış olacak. Her ne kadar "icra takibi", dava açmayı düşünen tarafın başlatabileceği bir yol olsa da alacak miktarının tamamen belirli olmadığı durumlarda takip başlatılması aşamasında tereddüde sebebiyet verebileceğinden alacak davasının kısmen açılarak (belirsiz alacak) ilerlenmesi daha makul bir yol olarak tercih edilmektedir. Bu durumda da bahsetmiş olduğumuz "menfi tespit davası" bariyeriyle karşılaşılabilir.
  • Bir diğer yoruma açık konu başlığı ise trafik kazalarından kaynaklı tazminat davalarıdır. İşveren-işçi arasındaki iş kazasından kaynaklı tazminat davaları arabulucuya tabi değilken ticari davalar olarak sigorta şirketinin de dahil olduğu tazminat davalarında arabuluculuk zorunlu, oysa ki kişi zaten öncesinde KTK gereği sigorta şirketine başvurmuş ve olumlu netice alamamıştır. Yeniden tarafların arabuluculuğun istisnasız uygulanacak olduğu bir duruma sokulması manevi yönden de düşünülmesi gereken bir durumdur.
  • Uygulamada karşılaşabilecek ticari dava tartışmasına örnek dava tipi de "iflas kayıt kabul davasıdır." Kanaatimizce bu dava bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat taleplerini haiz değildir. Arabuluculuk bu dava tipi için elzem olmamalıdır.
  • 6325 sayılı kanunun beşinci bölümüne eklenen Madde 18/A "Özel kanunlarda tahkim veya başka bir alternatif uyuşmazlık çözüm yoluna başvurma zorunluluğunun olduğu veya tahkim sözleşmesinin bulunduğu hâllerde, dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümler uygulanmaz". Sigorta konusuna giren davalarda dava şartı olarak (zorunlu) Sigorta Şirketine başvuru zorunluluğu olmasından bahisle 1 Ocak 2019 ile birlikte süreç "Sigorta şirketine başvuru" – "arabuluculuğa başvuru" – "anlaşılamaması halinde Dava açılması " şeklinde olacaktır.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.