Türkiye ekonomisinin, küresel ekonominin ülkeleri aşacak düzeydeki makro boyutlara ulaşan ticaret fikriyle paralel şekilde geliştirilmesinde yabancı sermayenin önemli bir yeri bulunmaktadır. Bu sebeple, örneğin 4875 sayılı doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu vesaire mevzuatlar, yabancı sermayenin Türkiye'de yatırım yapmasını teşvik edici yönde değiştirilmiştir. Nitekim yapılan işbu mevzuat değişiklikleri sayesinde, yabancı sermayeli şirketlerin ülke içindeki yatırımları artmış ve bu suretle, yurt dışından yatırım temelli para akışı da gittikçe hız kazanmıştır.

Söz konusu mevzuat değişiklikleri, uluslararası ekonomik ve finansal ilişkilerin her geçen gün daha da artması sonucunu doğuran meşru temelli yatırımların gerçekleşmesini sağlamış ise de, aynı zamanda meşru olmayan kaynakların da ülke içine transfer edilmesine yol açmıştır.Meşru temele dayanmayan söz konusu para akışı gerçeği karşısında, mali istihbarat birimlerinin kurularak, ulusal ve uluslararası boyutta suç gelirlerinin aklanması ile ilgili olarak etkin bir şekilde mücadele etmeyi gerektirmiştir. Dolayısıyla, şirketlerin yabancı ortaklarının taahhüt ettikleri sermaye pay bedellerini hangi usul ve esaslar dairesinde ödemesi gerektiği -para transferlerinin bankalar nezdinde şüpheli işlem olarak değerlendirilmemesi ve mali istihbarat birimleri tarafından mali incelemeye tabi tutulmaması yönünden-büyük önem taşımaktadır. Aşağıda Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) Sermaye Hareketleri Genelgesi, mali suçlar ışığı altında değerlendirilmiştir.

YABANCI SERMAYE PAYININ TÜRKIYE'YE GETIRILMESI

Yabancı sermayeli şirket veya şube kurulmasında, mevcut şirketlere iştirak ya da hisse devri yahut sermaye artırımında kullanılmak üzere, yabancı yatırımcı tarafından yurda getirilen nakdi sermayenin, 5411 sayılı Bankalar Kanunu'na göre faaliyette bulunan bir bankaya yatırılması ve ayrıca söz konusu bedelin TCMB'ınca alım satımı yapılan döviz cinsinden olması gerekmektedir.

Bankalar ise, Hazine Müşteşarlığı'nın 10 Eylü 2003 sayılı ve 55297 sayılı yazısı gereğince, havale edilenya da efektif olarak getirilen sermaye pay bedelinin yurt dışındaki yabancı ortaktan geldiğini tespit etmekle yükümlüdür.

Bu bağlamda, efektif olarak getirilen yabancı sermaye pay bedellerinin yabancı ortaktan geldiğinin tespit edilebilmesi için, yurda girişte gümrüklere beyan edilmeli ve gümrük idareleri tarafından nakit beyan formu düzenlenmelidir. Serbest bölgelerden Türkiye'ye gönderilen bedellerin yabancı sermaye olduğunun kabulü için, bu bedellerin serbest bölgeye girişinin yurt dışından yapılmış olması gereklidir.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun "Pay Bedellerinin Ödenmesi" başlıklı 344. maddesi doğrultusunda, yabancı sermaye pay bedeli olarak getirilen nakdi ödemelerin bir bankaya yatırılabilmesi ve ilgili banka tarafından sermaye bedeli olarak alınabilmesi için :

a) Nakit beyan formunun "Geliş Sebebi" bölümünde, getirilme amacının "yabancı sermaye payı" olduğunun açıkça belirtilmiş olması,

b) Nakit beyan formunu ibraz eden şahsın kimlik tespitinin yapılması,

c) Yabancı sermaye payını nakit getiren kişinin yazılı beyanının aranılması

gerekmektedir.

Yabancı sermaye pay bedeli olarak gelen ödemelerin, döviz alım belgesine bağlanması yoluyla Türk Lirası mevduat hesabına ya da döviz tediat hesabına alınarak karşılığında makbuz düzenlenmesi durumunda, döviz alım belgesinde veya makbuz üzerinde aşağıda sayılan bilgiler bulunmalıdır:

a) Yabancı sermayeli kuruluşun adı,

b) Yabancı ortağın adı,

c) Dövizin veya Türk lirasının gönderildiği ülke,

d) Dövizin veya Türk lirasının geliş şekli (havale veya efektif ),

e) Döviz cinsi, tutarı/Türk lirası tutarı,

f) ABD doları karşılığı (aracı banka çapraz kuru),

g) İşleme aracılık eden bankanın cari döviz alış kurundan Türk lirası karşılığı,

h) Yabancı sermaye payının ne için geldiği (sermaye artışı, iştirakle ilgili transfer, vb.),

i) Yabancı sermaye payının geldiği sanayi veya hizmet dalı.

YABANCI SERMAYE PAYININ ÖDENMESI

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu çerçevesinde şirket kuruluşunda ya da sermaye artırımında kullanılmak üzere yabancı ortak tarafından gönderilen ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununa bağlı bir bankada şirket adına açılacak özel hesaba yatırılan bedel, yalnızca ticaret sicili müdürlüğünden alınan ve şirketin tüzel kişilik kazandığını bildiren yazının bankaya sunulması üzerine, söz konusu tutarlar banka tarafından şirkete ödenecektir.

SERMAYE AVANSI YERINE SERMAYE ARTIŞ BEDELI ÖDENMESI

Sermaye hareketlerinin kontrolünün daha sıkılaştırılması ve sermaye olarak gelen paranın şirket tarafından kullanımının önüne geçilmek amacıyla, TCMB'nin 29.03.2013 tarih ve 2013/YB-7 sayılı Genelgesi ile yürürlükte olan Sermaye Hareketleri Genelgesi'nde değişiklik yapılmış ve sermaye avansı ödemelerinin kabul edilmesi engellenmiştir. Buna göre, 29.03.2013 tarih ve 2013/YB-7 sayılı Genelge yayınlanmadan önce, yabancı sermayeli kuruluşların yabancı ortaktan sermaye avansı ödemesi kabul etmesi ve bu bedelin şirket tarafından kullanılması serbest iken, genelgenin yayınlanması ile birlikte bu serbestiyet ortadan kaldırılmıştır. Bu itibarla, artık sermaye artışı için gönderilen bedel, Türk Lirası mevduat veya döviz tevdiat hesabına alacak kaydedildiği tarihten itibaren tescil edileceği tarihe kadar sermaye artış bedeli olarak takip edilecektir.

Sermaye artış bedelinin, sermaye olarak tescil edilmeyerek, söz konusu tutarın yurt dışına iadesinin talep edilmesi halinde; bu tutarın geri ödemesi, kredi geri ödemesine ilişkin esas ve usullere göre yapılacaktır. Öte yandan yabancı sermayeli kuruluşun, yabancı ortağından aldığı kredinin yurt dışına geri ödenmeyip, yabancı ortağın sermaye pay bedeli olarak sermayeye dahil edilmesi de mümkün ve olasıdır. Bu durumda, söz konusu tutarın sermayeye eklenmesine ilişkin süreç tamamlandığında, yurt dışı kredisinin alışını yapan bankanın kredinin geri ödenmediği ve sermayeye eklendiği bilgisini İstatistik Genel Müdürlüğü, Ödemeler Dengesi Müdürlüğüne yazılı olarak bildirmesi gerekmektedir.

MALI SUÇLAR PERSPEKTIFINDEN DEĞERLENDIRME

Suç gelirinin aklanması ile mücadele etmek ve mali sistemin suçlular tarafından kullanılmasını önlemek amacıyla gerek uluslararası arenada gerekse iç hukukta finans kuruluşlarına ve bazı sektörlerde (örneğin yatırım ortaklıkları, sigorta, reasürans ve emeklilik irketleri ile sigorta ve reasürans brokerleri, yatırım fonu yöneticileri, varlık yönetim şirketleri) faaliyette bulunanlara bir takım yükümlülükler getirilmiştir. Bu anlamda yükümlülük getirilen sektörlerin başında Bankalar yer almaktadır.

Nitekim 5549 sayılı Suç Gelirinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanunun. 4. maddesi uyarınca, bankaların kendi nezdinde yapılan ya da yapılmaya teşebbüs edilen işlemlere konu malvarlığının yasa dışı yollardan elde edildiğine veya yasa dışı amaçlarla kullanıldığına dair herhangi bir bilgi, şüphe ya da şüpheyi gerektirecek bir emarenin bulunması durumunda, bu işlemi bildirme yükümlülüğü söz konusudur.

Bu itibarla, yabancı yatırımcı tarafından yurda getirilen nakdi sermayenin, 5411 sayılı Bankalar Kanunu'na göre faaliyette bulunan bir bankaya yatırılması ve her türlü işlemin bankalar nezdinde tamamlanması gerektiği göz önüne alındığı takdirde, şirket kuruluşu, sermaye artışı ve hisselerin devri sürecinde bankalar nezdinde yapılacak para transferlerinin şüpheli işlem kategorisinde değerlendirilmemesi amacıyla, işlemlerin bankalarla işbirliği halinde, TCMB'nin 29.03.2013 tarih ve 2013/YB-7 sayılı Genelgesine uygun yapılmasında fayda bulunduğu kanısındayız.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.